Cumhurbaşkanı Erdoğan Ne Demek İstedi?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kızılcahamam’daki AK Parti 32. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı’nda yaptığı açıklamalarda, “Terörsüz Türkiye” hedefini merkeze alarak yeni bir dönemin şifrelerini verdi. Konuşmasında, PKK’nın silah bırakma sürecine işaret ederek, 47 yıllık terör sorununun sona erme sürecinin başladığını yeniden vurguladı. Erdoğan, konuşmalarının satır aralarında bu yeni süreçte şu önemli konuları hedeflemiş görünüyor:
Kardeşlik Bağlarının Güçlendirilmesi: Cumhurbaşkanı konuşmasında, terör örgütü PKK’nın silah bırakmasıyla, Türkiye’nin uzun süredir mücadele ettiği terör prangasından kurtulacağını ve kardeşlik bağlarının yeniden güçlendirileceğini hedefliyor. Özellikle Kur’an’ın emrettiği ancak Müslümanlara unutturulmak istenen kardeşliğin yeniden canlandırılması gerektiğine işaret eden Erdoğan “Silahlarla, şiddetle değil, muhabbet ve kardeşlik için gönül gönüle konuşacağız” diyerek her kesimden vatandaşla diyalog kurmaya ve barış içinde geçecek bir sürece vurgu yapıyor. Yaklaşık yüz yıldır özlenen bir kucaklaşmadır bu. Bazıları inkâr etse de bu topraklarda yaşayan herkes, her şeyden önce Müslümanlık ve iman bağıyla birbirinin kardeşidirler. Kan kardeşliği, aynı devlete bağlı vatandaşlar olmak ve milliyet kavramları din kardeşliğinden sonra gelir.
Nifak Hareketi
Cumhurbaşkanı konuşmasında, 40 küsur yıldır kirli bir oyun, kirli bir tezgâh ve bir nifak hareketiyle karşı karşıya olduklarını dile getirerek bu olumsuz sürecin Türkleri, Arapları ve Kürtleri birbirine düşürmeye çalışan terör baronlarını zenginleştirdiğini ve münafıkların işine yaradığını vurguladı
Cumhurbaşkanının işaret ettiği nifak hareketi yeni değildir kuşkusuz. Devletin içinde yuvalanan dışarıdan destekli bu gizli nifak ve zındıka komitesi, 1925 yılından beri, İslam’ı ve Kur’an’ı gözden düşürerek ve İslam kardeşliği yerine ırkçılığı esas alarak et-tırnak gibi iki kardeş olan Türklerle Kürtleri birbirine düşürmeye çalıştılar.
Bu nifak komitesi laiklik, şeriat, irtica, Atatürk, Kürtler ve komünizm gibi kavramları devletin tabusu haline getirerek devlet idaresini içinden çıkılmaz bir hale getirdiler. Halkın seçtiği başbakan Adnan Menderes ve arkadaşlarını irtica bahanesiyle idam ettiler. Her on yılda bir, halkın seçtiği hükümetlere ya darbe yaptılar ya da darbeden beter muhtıralar verdiler.
Yeri geldi, oğullarının asker arkadaşlarını görmeye gelen şehit analarına, “Askeri garnizona başörtüsüyle giremezsiniz” dediler. Yeri geldi, resmi dairede Kürtçe konuştu diye memur hakkında soruşturma açtılar, kiminin görevine son verdiler. Ortaokulda yatılı öğrenci iken dolabımda 23. Söz yakalanmıştı. İyi niyetli olan askerî hâkim bana, “Oğlum okuma bu kitapları; sen daha gençsin. Bak namaz kıldığın için bile, 163. Madde ve 6187 sayılı kanunlara göre devletin temel nizamlarını dini esaslara uyduruyor ve “Atatürk’ün aleyhindedir” diye sana ceza verebilirler, dikkatli ol” dedi. Kuşkusuz bu tabuların temelinde de menfi milliyetçilik ruhu yatıyor.
O nifak komitesinin baskısı sonucu hiç kimse........
© Risale Haber
