Bediüzzaman Neden Evlenmeyi Tercih Etmedi?
Bediüzzaman Said Nursi'nin evlenmemiş olması, birçok kişi tarafından merak edilen ve ilgi çeken konulardandır. Tabiki şimdiki zamandan bakıp o zamanı eleştirmek yerine doğru metod olan o zamanın şartlarına göre bu meseleyi ele almak gerekir.
Bunun temelde birkaç nedeni var.
Ama bundan önce evlilikle ilgili bir girizgah gerekli.
Evlilikle ilgili Kur'an-ı Kerim'de yer alan bazı ayetler, bu müessesenin önemini ve Allah’ın bu konudaki öğütlerini ortaya koymaktadır.
İşte evlilikle ilgili bazı ayetler:
"Ve evlenemeyenler, Allah’ın lütfu ile zenginleşinceye kadar iffetlerini korusunlar. Kim de zor durumda kalırsa, Allah onun için bir bağışlama ve kolaylık verir."[1]
"Müşrik kadınlarla, mümin kadınlar dışında evlenmeyin. Müslüman bir kadının, müşrik bir adamla evlenmesi, mümin bir erkeğin müşrik bir kadınla evlenmesinden daha hayırlıdır."[2]
"İçinizde evlenemeyenleri, Allah’ın lütfuna kavuşuncaya kadar iffetlerini korumaya teşvik edin."[3]
".. Sizin için kendinizden eşler yaratması ve aranızda sevgi ve merhamet yaratmasıdır."[4]
"Eğer yetimlerin haklarını gözetmekte adaletsizlikten korkuyorsanız, o takdirde sizin için helal olan kadınlardan iki, üç veya dördüyle evlenin. Eğer adalet yapamayacağınızdan korkuyorsanız, o takdirde bir tane veya sahip olduğunuz cariyelerle yetinin."[5]
Bu ayetlere baktığımızda, evliliğin hem ferdi hem de toplumsal boyutlarını vurgulayarak, İslam toplumundaki önemini ortaya koyduğunu görmekteyiz. Evlilik, aynı zamanda sevgi, merhamet ve karşılıklı destek için bir zemin oluşturur.
Sadece fizyolojik ihtiyaçların karşılanması olarak evliliğe bakmak sosyoekonomik ve kültürel olarak toplumun çöküşüne kapı açar. Çünkü fizyolojik ihtiyacın karşılanması için bakıldığında çıplaklık seviyesine varan bir teşhircilik söz konusu. Çıplaklık ise, insandaki cinsel dürtüleri sürekli aktif tuttuğu ve bir süre sonra da tepkisizliğe yol açmaktadır.
Evlilikle ilgili hadis-i Şeriflerde, İslamiyet'in bu konudaki önemini vurgulamakla beraber evliliğin teşvik edildiğini görmekteyiz.
İşte bazı hadisler:
Evliliğin Teşviki:
"Evlenin, çünkü ben kıyamet günü, ümmetimin diğer milletler arasında evlilikten dolayı övünerek geleceğim."[6]
Evliliğin Koruyuculuğu:
"Ey gençler! İçinizde evlenmeye gücü yetenler evlensin. Zira bu, gözleri daha tutkulu kılar ve iffetleri korur."[7]
Evlilikteki Sevgi ve Merhamet:
"Sizin en hayırlılarınız, ailesine en iyi davrananlarınızdır."[8]
Eşlerin Birbirine Desteği:
"Müminler, imanda en güçlü olanlar, eşleriyle en iyi ilişkide olanlardır."[9]
Evlenmenin İbadet Olarak Değeri:
"Evlenmek, dinin yarısıdır; o halde dinin yarısını korumakta Allah'tan korkun."[10]
Bu hadisler, İslam'da evliliğin sadece bir sosyal kurum değil, aynı zamanda dini bir yükümlülük ve ibadet olduğunu göstermektedir. Bu konuda evlilikle alakalı diğer yazılarıma göz atmakta fayda vardır.
Evlilik, insanların birbirlerine destek olmalarını ve toplumsal düzeni sağlamalarını amaçlayan önemli bir müessese olarak öne çıkar. Sağlam aileler toplumun da sağlamlık ölçüsüdür diyebiliriz. Toplumun mayasını bozmak için aile müessesesini bozmaya dört bir koldan çalışmaktadırlar.
“Bu mübarekleri ifsad eden komiteler kahrolsunlar!”[11]
Burada şunu da ifade etmemiz gerekiyor ki, toplumdaki her insanın evlenmesi gerekmemektedir. Mesela, evlense hem kendisi hem de ailesinin geçimini sağlayamayacak kimseler, aklî dengesi tam olmayanlar, kendini sadece ibadete vermiş olan âlim ve âbidler, insanî şuuru tam gelişmemiş çocuk tabiatlı kimseler gibi.
Peygamberlerden (as) bakıldığında Yahya (as) ve İsa (as) bekârdır.
Âlimlere baktığımızda
Bu bekar âlimler, kişisel tercihleri doğrultusunda yaşamış ve ilmî çalışmalarını evlilikten uzak bir şekilde sürdürmüşlerdir. İlimle meşgul olan âlimler ilimlerini pekiştirmek için bir süre evliliği tehir ettiklerini görmekteyiz.
Evlilikten feragat eden âlimlerin durumu, genellikle toplum ve insanlık için daha büyük bir amaç peşinde koşmalarıyla açıklanmaktadır. Zaten her âlim evliliği terketmiş değildir. Bilâkis daha çok tehlikeye maruz kalacaklarını bildikleri için daha çabuk evliliği tercih etmiştir. Çok ciddi bir dava adamı olan ve çok mahdut olan fertler bekâr kalmıştır.
İmam Gazali (1058-1111)
İbn Arabi (1165-1240)
İbn Sina (Avicenna) (980-1037)
Muhammed İkbal (1877-1938)
Süleyman Hilmi Tunahan (1888-1958)
Bediüzzaman Said Nursi (1878-1960)
Mesela üstad Bediüzzaman büyük bir ideali olduğunu şu şekilde izah etmektedir.
“Bana: "Sen şuna buna niçin sataştın?" diyorlar. Farkında değilim; karşımda müdhiş bir yangın var.. alevleri göklere yükseliyor, içinde evlâdım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor.
O yangını söndürmeye, imanımı kurtarmaya koşuyorum.
Yolda birisi beni kösteklemek istemiş de, ayağım ona çarpmış; ne ehemmiyeti var? O müdhiş yangın karşısında bu küçük hâdise, bir kıymet ifade eder mi?
Dar düşünceler, dar görüşler…”[12]
Şimdi Bediüzzaman Said Nursi'nin evlenmeme sebeplerine bakalım
Zamanın şartları: Bediüzzaman, oldukça çalkantılı ve hareketli ve karışık bir dönemde yaşamıştır. Hem sosyoekonomik hem de psikolojik olarak.
Bediüzzaman, yaşadığı dönemde Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılışı, savaşlar, İslam coğrafyasının zor durumda oluşu ve iman hakikatlerine karşı çıkan ideolojilerin yayılması gibi zorluklarla karşı karşıya kalmıştır. Böyle bir dönemde evlilik ve aile sorumluluklarını üstlenmenin kendisini manevi hizmetten alıkoyabileceğini düşünmüştür. Bu sebeple evliliği tehir ederek hizmet sahasına atılmıştır.
Din derslerinin yasaklandığı, ezanların orijinal halinden uzaklaştırıldığı, cemaatlerin engellendiği, İslâmiyet'e yönelik çok ciddi baskıların olduğu bir ortamda, evlilik gibi kişisel bir meseleye vakit ayırmak yerine, İslâmiyeti nurani olarak müdafaya ve Risale-i Nur Külliyatı’nı yazmaya kendini adamış ve tüm ömrünü vakfetmiştir.
Bütün bunların bir neticesi olarak; “Bütün ömrü boyunca mücerred yaşadı.
Dünyanın bütün meşru lezzetlerinden tamamen mahrum kaldı.
Bir yuva kurmak ve orada mes'ud bir aile........© Risale Haber
