Sabır
Meryem Saîde Günebakan
İ’lem. Bil ey uzun müddetten beri devam eden bir beliyyeye giriftar olmuş olan zat! Sakın kendi sabır askerini ve onun kuvvetini geçmiş zamandan tâ bulunduğun güne kadar olan zamana yayıp dağıtma!. Belki yalnız şu içinde bulunduğun saatine karşı tahşid et. Çünkü o geçmiş elemli, hâlî günler, lezaiz-i maneviye ve hasenat-ı uhreviyeye inkılabıyla senin sabır askerlerinin saffına iltihak etmiş bulunuyorlar.
Hem dahi sabrının bir kısmını, şu hazır gününden sonra gelecek olan zamana da dağıtma, belki yalnız şu saatine karşı tut! Çünkü o gelecek günler ise, şimdi hiçtir ve madumdurlar. Hem de meşiet-i İlahiyenin elindedirler. Öyle ise, sabrının cemi-i kuvvetini ve onun bütün askerlerini bugüne ve içinde bulunduğun saate mukabil cemetmekle beraber; düşman olan belaların askerleri de senin sabır askerlerine iltihak etmeleriyle yardımcı ahbablara inkılab ederek, senin kuvve-i maneviyeni takviye etmiş olmaları; hem de bir Mâlik-i Kerim ve Rahim ve Hakîm'e tevekkül ile istimdadın geleceğe karşı kâfi ve vâfi bir kuvvettir. İşte eğer böyle yaparsan, en büyük musibetine karşı dahi, senin en zaif sabrın, kâfi gelecektir.
Zaman olur, düşünürüz; hem afakta hem enfüste süregelen belalar ve sıkıntıların bir biteceği ve yeteceği var mıdır diye. Oysa ne dışarıda ne de içeride geçmez hükmümüz. Hayat akıp gider, belalar yanısıra gelir, aczimizin ilancısı gibi; kabul edene değin.
Bela içinde beladır, bela vereni bilmemek. Fani bir hayatta, fani bir bedende konuk iken, kendini baki zannetmek. Oysa rahmet-i ilahiye dayanacak gücü de vermiş; yeter ki fanide beka tevehhümüyle dağıtma sabrını diye; buranın fani, asıl varılacak yerin baki olduğunu söylemiş.
Geçmişe gafletle bakınca ‘hep böyle oldu zaten; hep böyle mi devam edecek?’ sorusu yakıyor kalbi. “Sabır........
© Risale Haber
