Risale-i Nur'da İmandaki Hassasiyetler: Onuncu Nota-2
Bence bu konuyu daha iyi kavrayabilmek için ayrıca Ene Risalesinin açılımlarına, izahlarına da ihtiyaç var. (30.Söz–241) İnsanın eneyi muhakkak çözmesi, çok iyi anlaması lazımdır.
İnsan, kendisinde pek çok harika sıfatların bulunduğunu, çok güçlü vasıflarla adeta donatıldığını bilir. Ancak bütün bunlar Rabbimizi, O’nun mutlak ilim ve kudretini, bütün esmasıyla birlikte O’nun yarattığı eserlerden tanımamız, kavrayabilmemiz, mukayese ederek algılayabilmemiz için, ölçü cihazları olarak verilmiştir. Çünkü ihata edilemeyen büyük hakikatler ancak mukayese imkânıyla idrak edilebilmektedir. Bu mana çok zaruri bir meseledir. Muhakkak tereddütsüz olarak kavranmalıdır.(Konumuz bu olmadığından daha fazla üzerinde duramayacağız. İlgili bahsin okunması tavsiye edilir.)
İnsanın, herhangi bir şeyin meydana getirilmesinde acz içinde olduğunu, hayırları ve her şeyi Allah’ın yarattığı anlamını tam olarak bilmesi zaruridir. Eğer insan Eneyi böyle anlar, acz ve fakrını tam kavrarsa, Marifetullahın şahitleriyle muhatap oluşu da elbette çok farklılaşır. Onlara tenkitsiz müteveccih olur.
Ayni meselenin 23.Sözde de bir başka veçhesi işlenir. Bediüzzaman Hazretleri, kendine güvenen insanın Vahye teslim olmadan akıl feneriyle etrafına bakarken, gerçeği göremediğini, aksine dehşet aldığını anlatır. Daha sonra ise: “Ondan kızdım, o cep fenerini yere çarptım, kırdım. Güya onun kırılması, dünyayı ışıklandıran büyük elektrik lâmbasının düğmesine dokundum gibi, birden o zulümat boşandı. Her taraf o lâmbanın nuruyla doldu, her şeyin hakikatini gösterdi.” diyerek, ene anlaşılınca meydana çıkan çok önemli farklılığı ortaya koyar.(133)
Ene ile birlikte belki Zerre bahsi, hatta A.Kübra, 32.Söz, Tabiat Risalesi, 33 Pencere, Hüve Nüktesi gibi birçok dersle Tevhid hakikati tam anlaşılmalıdır. Hatta bu meselelerin iktiran, bîtarafane muhakeme, inkar edenlerin çokluğu gibi pek çok çeldiricileri de iyice kavranmalıdır. İnsanın ve bütün sebeplerin acz ve fakr içinde oluşu, tam idrak edilmelidir ki bu sayede Cenab-ı Hakkın, her şeyi ihata eden mutlak seviyedeki İlim, İrade ve Kudreti bütün haşmetiyle kolayca anlaşılsın.
Böyle olunca da bütün varlıklarla Allah adına muhatap oluş, mana-yı harfiyle onlara bakış kolayca gerçekleşir, mesele kökten biter. Kâinattan ruhumuzla muhatap olan her şey artık Marifetullaha kolayca inkılâp ediverir.
Yani Marifetullah şahitleri, sadece Müsebbib-ül Esbab olan Allah’ı bize gösterebilecek pencereler gibidir. Yaratıcımızı algılamamıza mani olmaya çalışan çeldiricilerin ortaya çıkardığı şüpheleri silecek kuvvet ve kıymettedir. Ve kâinat, atom altı maddelerden galaksilere kadar böyle delillerle doludur. Fakat bu pencerelerden bakmak ve görmek için imanla teçhiz olmaya ihtiyaç vardır.İşte R.Nurdaki Tevhid bahisleri bizi o imanla teçhiz eder.
Bu konu 24. Sözün bir bölümüyle de ilgili gibidir. Zühre, Katre, Reşha meslekleri ile ortaya konulan 2.Daldaki harika manalarla, mükemmel izahlarla, insanların feyz almada, çok farklı sebeplerle kendisini nasıl zayıflattığı, zayıflatabileceği gösterilmiştir.
Ancak Reşha mesleğinde bulunan usullere, kaidelere uyulduğunda kemale erişilmekte; hakikate, realiteye kolayca yaklaşılmakta; en üst seviyede feyz alınmakta, alınabilmektedir. Şöyle ki: (Lütfen aşağıdaki metni, yukarıda anlatılanların ışığı altında okumaya çalışın. Metin R.Nur metni, paragraf içlerinde yazılı bölümler de bana ait notlardır)
“İşte Reşha-misal üçüncü arkadaşınız ki,
* hem fakirdir, hem renksizdir. (Fakr-acz önemi düşünülmelidir)
* Güneş'in hararetiyle
* çabuk tebahhur eder,
* enaniyetini bırakır,
* buhara biner,
* havaya çıkar. (Hakikate yanaşır. İyi algılama imkanını sahip olur.)
* İçindeki madde-i kesife; nâr-ı aşk ile ateş alır,
(İmanlı bakış her şeyi aslına uygun gösterir.
23.Sözdeki köprü ve yere çarpılan el feneri de hatırlanmalı…)
* ziya ile nura döner. ( O’nun adına bakma)
* ziyanın cilvelerinden gelen bir şuaa yapışır, yanaşır.
Ey Reşha-misal! Madem
1.doğrudan doğruya Güneş'e âyinedarlık ediyorsun,
* sen hangi mertebede bulunsan bulun,
* ayn-ı Şems'e karşı
* aynelyakîn bir tarzda,
* safi bakılacak bir delik, bir pencere bulursun. (İmanlı göz bulur, bulabilir.)
2. Hem o Şems'in âsâr-ı acibesini ona vermekte müşkilat çekmeyeceksin.
Ona lâyık haşmetli evsafını tereddüdsüz verebilirsin.
(Marifetullahta terakki, tahkiki iman bu hali çok geliştirir)
3. Saltanat-ı zâtiyesinin dehşetli âsârını ona vermekte,
hiçbir şey senin elinden tutup ondan vazgeçiremez.
(Çiçek gibi sadece kendindeki renklerle değil,
Kamerin yansıttığı ışıkla Güneşi bilenler gibi değildr;
bizzat Güneşle bütün hasletlerleriyle … muhataptır )
Seni
1. ne berzahların darlığı,
2. ne kabiliyetlerin kaydı,
3. ne âyinelerin küçüklüğü
* seni şaşırtmaz;
* hilaf-ı hakikate sevketmez.
(Esasen bütün insanlara Allah’ı algılama kabiliyeti, istidatlarını inkişaf ettirme imkanları verilmiştir. Ayrıca İhlaslı davranmanın önemini de düşünmek yerinde olur.)
*Çünki sen:
* safi,
* hâlis,
* doğrudan doğruya
ona baktığın için anlamışsın ki, (Burası çok önemli ve 10. Nota’yı hatırlatıyor)
* mazharlarda görünen ve
* âyinelerde müşahede olunan Güneş değil,
* belki bir nevi cilveleridir,
* bir çeşit renkli akisleridir.
Çendan o akisler onun ünvanlarıdır, Fakat bütün âsâr-ı haşmetini gösteremiyorlar” (147)
Bilgilerimiz, tatbikatımız, fiili hallerimiz zamanla bizde Şartlı Reflekslere benzer davranışlar oluşturmakta, hayatımızı şekillendirecek fıtri hallere dönüşmektedir. Bediüzzaman Hazretlerinin, İ.İcazda, “İbadetin dünya hayatına ait faydalarını “anlatırken söylediği “Akaidi ve imanî hükümleri kavî ve sabit kılmakla meleke haline getiren ibadettir.” meselesi bunun çok daha sarih bir ifadesidir. .”(1215)
Pavlov’un köpeği zil ve yemek manalarını uzun süre beraber algıladıktan sonra onda öyle bir hal oluşmuştur ki artık yemek verilmeden, sadece zil sesine ağzından salyalar akıtmaktadır. Hisleriyle birlikte, biyolojisi bile devreye girmiş, onda refleks halinde davranışlar oluşturmuştur.
Bütün kabalığına rağmen bunun kadar garip bir durum da sokaklarda tefle oynatılan ayılarda görülmüştür. Etrafı duvarla çevrili, zemini elektrik geçiren sacla kaplanmış bir yerde tutulan ayının ayaklarına, çalınan tefle, her darbede elektrik gelmesi sağlanınca; zaman içinde ayıcık, ayni Pavlov’un köpeği gibi etkilenmiş ve tamamen elektriksiz bir zeminde tef sesine, oynama davranışıyla karşılık vermiştir. İlim, bunun şartlı refleks olduğunu söylemektedir.
Ben çocukluktan çıktığım yıllarda mahallemizde çok bilardo oynayan bir büyüğün, “Yolda gördüğü insanları bile top gibi görüp sayı çekmeye kalktığını” anlatırken, dinlemiş; bu anlattığı garip şeylere çok hayret etmiştim.
Bu durumu tavla oynamaya müptela olan bir arkadaşımın, eski, kömürlü trenlerle Salihli-Manisa arasında kısa seyahatler yaparken, yer arama esnasında kompartımanların kapılarını açıp bakarken “Caru se” veya “Hep yek” gibi tavla oyunu tabirlerini........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d