menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İlim, Nefs ve Ene-8

15 0
06.07.2025

Soru: Nefsten kaynaklanan problemlerin daha çok duygular ve fiziksel istekler üzerinden görüldüğü anlaşılıyor. Enaniyetten kaynaklanan problemler ise daha çok bilgi merkezli olarak görünüyor. Üstad Bediüzzaman nefse ve enaniyete dair problemleri nasıl ele alıyor?

El-Cevap: Duygusal problemler daha çok, duygu terbiyesi, kalb tasfiyesi ve nefis tezkiyesi ile uğraşan ve ihtisasını bu sahaya odaklayan tekke ehli, tasavvuf camiası içindeki problemlerde kendini gösterir. Üstad Bediüzzaman Doğu Anadolu’daki tasavvuf camiası arasında, özellikle şeyhler arasındaki ihtilaf ve niza durumlarında beliren nefse ait problemleri Münazarat isimli eserinde şöyle ele alır:

Sual: Şimdiki şeyhlerden ne istersin?

Cevap: Daima onların demdemelerinin (uğultularının) mevzuu olan ihlâsı;

*Hem de tekke denilen mânevîleşmiş kışlalarda, tarikat denilen ruhânîleşmiş askerlikte ona murabıt oldukları cihad-ı ekberi ve terk-i iltizam-ı nefsi (nefse taraftarlığı bırakma);

*Hem de onların şiârı olan, zühdün mânâsı olan terk-i menâfi-i şahsiyeyi (kişisel menfaatları terk etme);

*Hem de dâima iddiasında bulundukları ve mizac-ı İslâmiyet'in mayası olan muhabbeti isterim.

Zira onlar, bizi istihdam ederek ücretlerini almışlar. Şimdi bize hizmet etmek borçlarıdır.

Sual: Nasıl olsunlar?

Cevap: Ya başlarımızdan kalksınlar, yahut inat, gıybet ve taraftarlığı mabeynlerinden (aralarından) kaldırsınlar. Zira, bir kısım dalâlet ve bid'at fırkalarının teşekkülüne bazı bid'atkâr müteşeyyihler (sahte şeyhler) sebebiyet vermiştir.

Sual: Veli olan şeyhin, müddeî olan müteşeyyih (şeyhlik taslayan kişi, sahte şeyh) ile farkları nedir?

Cevap: Eğer hedef-i maksadı,

*İslâmın ziya-yı kalb ve nur-u fikriyle ittihad (birleşme);

*ve mesleği muhabbet;

*ve şiârı terk-i iltizâm-ı nefis (nefse taraftarlığı bırakma);

*ve meşrebi mahviyet;

*ve tarikati hamiyet-i İslâmiye olsa;

kabildir ki, bir mürşid ve hakikî şeyh olsun. Lâkin, eğer

*Mesleği, tenkîs-i gayr ile meziyetini izhar

*ve husumet-i gayr (başkasına düşmanlık) ile muhabbetini telkin

*ve inşikak-ı âsâyı istilzam eden (birliğin bölünmesini gerektiren) hiss-i taraftarlık (taraftarlık duygusu)

*ve meyelân-ı gıybeti intaç eden (gıybet arzularını sonuç veren) kendine muhabbeti başkasına olan husumete mütevakkıf (bağlı) gösterilse;

o bir müteşeyyih-i müteevviğdır (ağalık taslayan bir sahte şeyh), bir zi'b-i mütegannimdir (koyunluk taslayan bir kurt). Din ile dünyanın saydına (avına) gider. Ya bir lezzet-i menhuse (uğursuz bir lezzet) veya tehevvüs-ü süflî (alçak bir heveslenme) bir içtihad-ı hatâ onu aldatmış; o da kendisini iyi zannedip büyük meşâyihe (tarikat şeyhleri) ve zevât-ı mübarekeye (mübarek zatlara) sû-i zan yolunu açmıştır.”

Dikkat edilirse nefsaniyete dair problemler sıkılır ve damıtılırsa her maddenin özünden “fakr ve ihtiyaç” damlayacaktır. Muhabbet, ihtiyacın şiddetli halidir. Şahsî menfaatlerini gözetmek, ihtiyacın zahir halidir. Kendini sevdirme, gerekirse bunun için başkasını kötüleme ve düşman gösterme, ihtiyacın ve fakrın çirkefleşen şiddetli halinin göstergesidir. Halkın teveccühünü kazanmak, temelinde maddi menfaat içindir. Bu yolda sergilenen olumlu veya olumsuz her tavır, nefsaniyetin bir eseri, nefsin şiddetli hırslarının sonucudur.

Üstad Bediüzzaman’ın vurguladığı üzere bu tarz menfi haller, ümmet-i Muhammedî (SAV) bölen ve parçalayan, ümmet içinde sapkın fikirli akımlar ve gruplar çıkmasına yol açan, ümmet-i Muhammedî (SAV) hakka uygun olan ihlas, tevazu, mahviyet, muhabbet, vahdet ve ittihaddan uzaklaştıran problemlerdir. Tekkeler kişiyi hakka eriştirmek, sırat-ı müstakim üzere işleyen duygulara kavuşturmak, nefsin ifrat-tefrit hallerinden onu kurtarmak, kötü ahlaklardan tecrid edip güzel ahlaka ve edebe ulaştırmakla mükelleftir. Bu vazifeyi hakkıyla yapacak kişinin önce kendisinin “râşid” olması şarttır. Rüşde eremeyen başkasını “irşad” edemez, kendisi manevi açıdan hasta ve yaralı olan başkasını manevi açıdan tedavi edemez. Bu çerçevede hakiki şeyhler ve mürşid-i kâmillerin göstergesi, verdikleri ihlaslı, mahviyetkar, cihad-ı ekber ehli, zâhid, muhabbet ehli, şahsî menfaatlerini terk eden, nefsine........

© Risale Haber