menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Jüpiter kimin Müşterisi?

12 5
02.04.2025

Selamün aleyküm arkadaşlar. Kankanız Cikcik yine huzurlarınızda. Ta, ta, ta, taaaa! Yani tam karşınızda. Öhöm. Tamam, kabul, bedenim tam karşınızda değil. Evet. Şu an kafesimde dinlenmekteyim. Fakat yazdıklarım karşınızda olduğuna göre ben de bir açıdan karşınızda sayılırım. Öyle sayın lütfen. Ben hepiniz karşımdaymışsınız gibi konuşuyorum. Hem hepinizi yanaklarınızdan da çokça gagalıyorum. Estağfirullah. Yani öpüyorum. Kuş dilinde gagalamak 'öpmek' demektir. Bazen kızdığımızda da gagaladığımız olur. Ama o zaman zaten acısından anlarsınız.

Bugün size Salih Kayra'yla beraber Türkmen halasının aldığı gezegenler kitabına bakarken yaşadığımız bir macerayı anlatmak istiyorum. "Bir kitaba bakarken nasıl macera yaşanabilir ki?" diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Akıllım, yaşamanın kendisi de bir kitaba bakmak sayılmaz mı? Öyle ya, dünyaya geldiğimiz günden beri bir kitap okur gibi, hatta binlerce kitap okur gibi, sürekli yeni şeyler öğreniyoruz. Önce yürüyoruz. Sonra konuşuyoruz. Sonra arkadaşlarımızla oyunlar oynuyoruz. Sonra okula başlıyoruz. Say sayabildiğince. Yani, Allah, annemize gönderdiği anda bizi, kitap okuma yolculuğumuz da başlıyor gibi. Hatta geçenlerde Salih Kayracığım güzel birşey söyledi. Dedi ki: "Cikcikciğim, belki de biz, kitapların içinde yaşayan kahramanlar gibiyiz. Kendi hayatımızın kahramanı da biziz. Ve belki de görevimiz, o hayatı, Allah'ın da bizden razı olacağı bir mutlu sonla bitirebilmek." Evet. Ben de kankam Salih Kayra gibi düşünüyorum arkadaşlar. el-Hayy olan Allah, yani hayatın gerçek sahibi olup bizi de hayat sahibi yapan Rabbimiz, hayatı bize bağışlamakla eğitim almamızı sağlıyor. Hayat demek kitap okumaya başlamak demek.

Belki biraz da bu yüzden güzeller güzeli Peygamber Efendimiz Aleyhissalatuvesselama ilk vahiy "Oku!" emriyle geldi. Ona emredilen "Oku!" aslında hepimize 'hayatın hediye ediliş amacını' öğretiyordu. Evet. Biz de hayatımızı güzellikleri okumakla geçirmeliyiz. Dünyamıza güzellikler katmalıyız. Güzel güzel şeyler öğrenmeliyiz. Kendimizi güzellikle yetiştirmeliyiz. Böylece yalnız güzelliklerin girebileceği cennete hazır hale gelebiliriz. Akıllım, nasıl ki, okula başlamadan önce anaokuluna gidiliyor, böylelikle okula hazırlanılmış olunuyor, öyle de, dünya hayatımız da cennetin anaokulu sayılabilir. Oraya layık olabilmek için okuyoruz biz de, işte, elimizdeki şu kitabı...

Daha doğrusu, Salih Kayracığımın ellerinde olan kitabı, çünkü benim ellerim yok. Kanatlarım var. Kitapları Salih Kayra açıyor. Ben de omzuna konuyorum. Beraber okuyoruz. Sayfayı bitirdiği zaman soruyor: "Sen de okudun mu Cikcik?" Eğer bir kere "Ciiik!" dersem "Okudum!" demek. Yok, iki kere "Cik, cik!" dersem, "Daha bitirmedim!" demek. Hem de bazen kafamıza takılan yerleri aramızda konuşuyoruz. Geçenlerde de öyle oldu işte. Aynen. Salih Kayra gezegenlerin özelliklerini bana anlatıyordu. Sıra Jüpiter'e geldiğinde dedi ki: "Biliyor musun Cikcik, eğer Allah Jüpiter'i yaratmasaymış, Dünya'da hayat olmazmış!" Şaşırdım tabii tıpkı sizin gibi. Gagam hayretten bir karış açıldı. "Neden öyle olsun ki?" diye sordum hemen. Çünkü ben de Salih Kayra kadar meraklıyım. Anlatmaya başladı:

- Çünkü, Jüpiter, Dünya'ya doğru gelen göktaşlarını bizden uzak tutmakla görevliymiş. Yaaaa! Eğer Allah, onu o görevle yaratmasa, şu an Dünya çoktan düşen kocaman kayalardan ötürü paramparça olmuş bir haldeymiş.

- Aaaaa! Ne diyorsun? Subhanallah! Peki nasıl başarabiliyor ki göktaşlarını........

© Risale Haber