Hacivat'ın eşeği kaçınca...
Hacivat: Yâr bana bir eğlence medeeeeet!
Karagöz: Hah, geldi yine başımın belası, kimbilir ne derdi var?
Hacivat: Yâr bana bir eğlence medeeeet!
Karagöz: Patlama yahu. Geldim. Ne var? Yine niye mahalleyi inletiyorsun?
Hacivat: Ah, ben inletmeyeyim de kim inletsin Karagöz'üm, ah! Can yoldaşım, sırdaşım, arkadaşım gitti.
Karagöz: Yapma yahu. Vah, vah. Çok üzüldüm. Demek hanımın vefat etti ha?
Hacivat: Yok yahu. Ne hanımı? Giden başkası.
Karagöz: O zaman kardeşin mi gitti? Vah, vah... O da çok gençti canım. Pek yazık olmuş.
Hacivat: Karagöz'üm, sen beni dinlemiyor musun, "Kardeşim öldü!" mü dedim ben?
Karagöz: O zaman kim gitti yahu. Çatlatmasana adamı. Kim senin can yoldaşın, sırdaşın, arkadaşın?
Hacivat: Ah, ah! Karakaçan'ım gitti. Dün akşam ahırın kapısını sıkı kapatmamışım. Gece ipini koparıp firar etmiş.
Karagöz: Aaaaa! Senin can yoldaşın, sırdaşın, arkadaşın merkebin miydi?
Hacivat: Tabii ya, ne sandın?
Karagöz: Hehehehee... Ne bileyim! İnsan başka türlü hayal ediyor. Demek çok samimi arkadaştınız. Neyse. Peki beni niye meşgul ediyorsun?
Hacivat: Biraz dertleşelim. Ferahlayayım. Gönlümün sancısı azalsın diye geldim mübarek.
Karagöz: İyi ettin. Aferin. Ben de zaten 'Birisinin eşeği kaybolsa da arkasından beraber oturup ağlasak!' diye sabahtan beri beklemekteydim. Tamam. Çekeceğimiz varmış. Yalnız... Nerede benim kulak pamuklarım? Dur, bir saniye, cebimde değiller yahu. Eyvaaah! Herhalde şimdi benim de başıma bir felaket gelecek!
Hacivat: Ah, ah, zaten bela geldi mi çifter çifter gelirmiş Karagöz'üm. Senin başına ne felaket geldi?
Karagöz: Sen Karakaçan'ı kaybettin ben de kulak pamuklarımı kaybettim.
Hacivat: Yahu bunun nesi felaket?
Karagöz: Öyle deme Hacıcavcav. Herkesin felaketi kendine. Sen dert anlatmaya geldiğinde bende kulak pamuğu olmazsa, işte, o da benim felaketim.
Hacivat: Hiçbirşey anlamadım........
© Risale Haber
