Şuurlu Müminler-III
Masiyetten iğrenir, masivadan çekinirler. Günahlardan tiksinir, istemeden işledikleri günahlar için üzülür tevbe ederler.
Beşeriyet ve abdiyet cihetiyle kendilerini herkesten ziyade kusurlu, nakıs ve aciz bilirler. Ahir ve akıbetlerinden endişe eder üzülürler.
Problem üretmez, var olan problemleri çözerler. Her türlü üstünlük hissiyatından çekinir, kendilerini ‘recul-u facir’ olarak görürler.
Şuurlu müminler; nefsi şımartan gururu doğuran, hizmetkârlık ruhunu katledip “ağalık hissiyatını” uyandıran haletleri terkederler.
Ömür sermayelerini neşr-i hakaik-i Kur’an için sarfederler. Hayata getirilme gayesini, i’la-yı kelimetullah ile ittihad-ı İslam bilirler.
Mukadder olan kemalata yetişmek için tefekkürde vüs’ate ve derinliğe ererler, imanlarındaki nur-u yakin ile insanlara güven verirler.
Mahlûkat üzerinde fena ve zeval mührünü görür alaka-yı kalbi keserler. O fânilere bedel Mahbub-u Bakiye teveccüh eder, bekasıyla nefeslenirler.
Mahkûmken bile hükmederler. İlimdeki kesinlik, marifet-i ilahiyedeki derinlik ile özleri gür, lisanları hür her daim hakkı tebliğ ve teklif ederler.
Ziya-i hakikatten, nur-u hidayetten mahrum kalmış, sahibini bulamamış, kimsesizlikten bunalmış zümrelerin ellerinden tutar, hakikate birlikte giderler.
Farklı fıtrat ve yüksek istidat sahibi insanları İslam medeniyetinin inşasında zenginlik görürler. Böyle kişileri İslam davasının ila ve ibkasında istihdam ederler.
Dünyayı bir misafirhane-i askerî ve meydan-ı imtihan bilirler. Öyle de iz’an eder, kıymeti kadar değer verirler. Akla ziya, kalbe şifa olmayan meseleler ile alakayı keserler.
Ahireti asıl, dünyayı üç beş günlük fasıl olarak görürler. İlahi bir mevhibe ve emanet telakki ettikleri........
© Risale Haber
