Kürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız?
Kürt sorunu yakın zaman da bir kez daha hüviyet değiştirmiş görünüyor ve lakin ortada yaşanan değişikliğin büyüklüğüne denk düşecek kıymette bir siyasi ve entelektüel çaba yok.
- MESUT YEĞEN
- 5 Aralık 2025
2.0 yine lafın gelişi. 19. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı Devleti’nin Kürt taşrasında egemen olmak istemesine karşı Kürt mirlerinin ardı ardına ayaklanmalarını başlangıç olarak kabul edecek olursak, Kürt sorunu ortaya çıktığı günden bugüne birkaç kez hüviyet değiştirdi. 1800’lerin başından bugüne geçen iki yüz yılda, başka pek çok şeyle beraber sorunu taşıyıp seslendirenler ve onların “programları” birkaç kez baştan ayağa yenilendi. Sorunun jeopolitik bağlamı da.
1800’lerin ilk yarısı boyunca Kürt sorununu taşıyanlar Kürt mirleriyken, programları İstanbul’la “mesafelerini” korumak olmuştu. 1880’deki Şeyh Ubeydullah Ayaklanmasıyla açılıp, artçısı sayılabilecek 1930 Ağrı Ayaklanmasını saymayacak olursak, 1925’teki Şeyh Sait Ayaklanmasıyla kapanan dönemdeyse Kürt sorununun taşıyıcıları, eskinin mirlerini ikame eden Kürt şeyhleriyle, aralarında tasfiye edilen mir çocuklarının, asker-sivil bürokratların ve entelektüellerin olduğu İstanbul’daki Kürt elitleriydi. Osmanlı muadillerinin ıslahat-modernleşme arzusunu aynen paylaşan Kürt elitlerinin derdi ya da programı ağırlıkla Osmanlı içinde bir tür özerklik, zaman zaman da bağımsız bir Kürdistan devleti oldu. 1950’lerin sonunda açılan ve kesintisiz devam ettiği için halen süregittiğini varsayabileceğimiz son dönemdeyse Kürt sorununu taşıyanlar ağırlıkla yoksullar ve orta sınıftan profesyoneller olurken, dert ya da program mahcup bir tanınma talebinden önce sosyalist bir Kürdistan devleti iddiasına, ardından da tanınma ve yerelleşme taleplerini melezleyen bir demokrasi programına evrildi.
Geride kalan iki yüzyılda Kürt sorununu taşıyanlar ve programları gibi sorunun jeopolitik bağlamı da değişti. 19. yüzyılın başında ilk kez ortaya çıktığında Kürt sorununun mekânı Bitlis’ten Süleymaniye’ye kadar uzanan Osmanlı arazisi, tarafları da Osmanlı Devleti’yle tabiiyetindeki Kürt mirleriydi. Diğer deyişle, Kürt sorunu bu ilk zamanlarında neredeyse tamamıyla Osmanlı Kürdistanı’nda ve Osmanlı ile Kürtler arasında cereyan eden bir “iç meseleydi.”
1880’le 1925 arasında kalan ikinci dönemse büyük bir jeopolitik kırılmayla açılıp, diğeriyle kapandı. 1880’deki ayaklanma 1877-78 Rus Harbi’nin, 1925’teki ayaklanma da I. Dünya Savaşı’nın ardından patladı. 1880 Ayaklanmasına önderlik eden Şeyh Ubeydullah’a bir Kürdistan krallığı peşine düşme cesaretini veren muhtemelen Osmanlı’nın 93 Harbi’yle iyice açığa çıkan zafiyetiydi. 1900’lerin başında, İttihatçı muadilleri gibi Osmanlıcı olan Kürt elitlerini, çok değil 10 yıl sonra özerk ya da bağımsız Kürdistan fikrine yaklaştıran da, İttihatçıların düşen maskeleri olduğu kadar I. Dünya Savaşının yarattığı “imkânlardı.”
Kürt sorunu 1950’lerin sonunda geri döndüğünde jeopolitik sahne de yenileniyordu. 1918’den sonra İngiltere’nin kendisine bağlı monarşiler vasıtasıyla bölgede kurduğu statüko, II. Dünya Savaşı’nın iki muzaffer ülkesi ABD’yle SSCB’nin bölgeye birlikte yüklenmesiyle beraber değişmeye koyulmuştu. İngiltere destekli Mısır monarşisi 1953’te, Irak monarşisi de 1958’de devrildi.
1850’yle 1880 ve 1930’la 1960 arasındakine benzer bir kesinti yaşanmadığından ve taşıyanlar aşağı yukarı aynı kaldığından 1950’lerin sonundan beri devam ettiğini varsayabileceğimiz üçüncü dönemdeki tek jeopolitik kırılma bu dönemin açılışıyla örtüşen 1958’deki kırılma olmadı. SSCB’nin çöküşüyle mümkün olan ve Irak Kürtlerine ABD himayesi getiren 1991’deki I. Körfez Savaşı, Irak’ı çökertip bölgede İran’ın önünü açarken Irak Kürtlerini federasyonla buluşturan 2003’teki II. Körfez Savaşı ve sonuçlarından biri “Rojava”nın tarih sahnesine çıkması olan 2011 Arap Baharı gibi jeopolitik kırılmalar içinde bulunduğumuz bu üçüncü döneme eşlik etti. Kürt sorununu taşıyanlar pek değişmezken programın sık sık değişmesinin ardındaki tek sebep değildi muhtemelen, ancak sözü geçen jeopolitik kırılmalarla bağımsız sosyalist Kürdistan’dan demokratik cumhuriyete, demokratik cumhuriyetten demokratik konfederalizme yapılan sıçramalar arasında kuvvetli bir bağlantı olsa gerek.
Kürt sorununun halen içinde olduğumuz üçüncü döneminde yakın zamanda bir jeopolitik kırılma daha yaşandı. Hamas’ın 7 Ekim 2023’teki saldırısına İsrail’in verdiği cevap Direniş Eksenini çökertirken Suriye’de de rejim değişikliğinin önünü açtı. Bölgede İran ve Rusya’nın etkisini azaltıp, İsrail, ABD, Suudi Arabistan ve Türkiye-Katar ikilisinin etkisini artıran bu son jeopolitik kırılma Kürt sorununun seyrini de değiştirdi. Malum “süreç” başladı ve “program” da demokratik entegrasyona evrildi. Gerçekleşir gerçekleşmez sürecin başlamasına yol açıp programı dönüştüren bu son jeopolitik kırılmanın Kürt sorununun seyri üzerindeki etkisi muhtemelen bu kadarla kalmayacak ve Kürt sorunu Türkiye, Suriye ve Irak’taki yansımaları birlikte daha fazla dönüşecek görünüyor. “Kürt sorunu 2.0” derken, 7 Ekim 2023’te başlayan jeopolitik kırılmanın mevcut ve muhtemel etkileriyle Kürt sorununun almakta olduğu hali kastediyorum.
Kürt Sorunu 2.0
Çeşitli kereler “bölgenin İransızlaşması” adıyla andığım son jeopolitik kırılmanın Kürt sorununun seyri üzerindeki etkilerini hakkınca değerlendirebilmek için Kürt meselesinin yukarıda andığım jeopolitik arka planına dair birkaç söz daha söylemek gerekiyor. I. Dünya Savaşı’nın sonunda oluşan jeopolitik kırılma, malum, Kürtlerle meskûn Osmanlı arazisinin üç devlete paylaştırılmasıyla sonuçlanmış, Kürtler, İran da dahil, dört ülkenin vatandaşı olmuştu. Suriye ve Lübnan’ın Fransa, kalan bölge ülkelerinin İngiltere mandasında olmasına karşılık Türkiye, Irak, Suriye ve İran’a üniter ulus-devletler olarak örgütlenme ruhsatı verilmiş, bu devletler de aldıkları bu ruhsatla bir yandan Kürtleri Türkleştirmeye, Farslaştırmaya ve Araplaştırmaya başlamış, bir yandan da Kürtlerin maraza çıkarması halinde bir diğerinin yardımına koşmuştu. Kürtleri kültürel ve siyasi (özyönetim) haklardan uzak tutan bu açık ve örtük ittifak, 1960’ların sonunda İran ve Irak’ın Kürtleri bir diğerine karşı kışkırtmasıyla bozulduysa da, Kürtlerin kültürel ve siyasi haklardan mahrum kalma hali, Irak’taki kısa süreli özerkliklerini ihmal edecek olursak, 1991’e kadar devam etti.
SSCB’nin çökmesinin tetiklediği jeopolitik kırılma bu durumu etraflıca değiştirdi. Körfez Savaşları, Irak’a verilen ruhsatı tadil edince Kürtler de ilk kez kapsamlı kültürel ve siyasi haklarla buluştu. 2011 Arap Baharıyla gelen iç savaş da Suriye’ye verilen ruhsatı fiilen ortadan kaldırınca Kürtler Suriye’de de kültürel ve siyasi haklara kavuştu, en azından fiilen. Bir yandan Irak ve Suriye devletlerinin Kürtleri kontrol etme kapasitesinin giderek zayıflaması, diğer yandan da Irak Kürtlerinin bağımsızlığa, Suriye Kürtlerinin de bir Kürt kuşağı oluşturmaya yönelmeleri, İran ve Türkiye’yi Irak ve Suriye’de birbirlerinin açıklarını kapamaya sevk etti. İran ve Türkiye “tandemi” iyi çalışınca, Irak Kürtleri bağımsızlık bir tarafa Kerkük’ten olurken, Suriye........





















Toi Staff
Gideon Levy
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein