İslamcılar Nazım Hikmet’in Kitaplarını Ne Zaman Yayınlayacak?
“Sağ”, “sol”u; “sol” “sağ” ve “İslamcı”ları okumamış, “görmemiş”tir. Yani edebî eserin en önemli ölçütü geri plana düşmüştür. Yayınlar üzerinden, yazarların, şairlerin sınıflanması yoluna gidilmiş ve “Türk Edebiyatı” bütünselliğini kaybetmiştir. 60’larda bu ayrım kemikleşmiştir. 80’lere kadar artık yekpare bir Türk Edebiyatı fikrimiz yoktur. Bu yapıyı günümüzde İslamcılar kırıyor. Çünkü Sosyalist/Marksist solun iki önemli yazarı Sabahattin Ali ve Kemal Tahir’in eserlerini artık İslamcılar yayınlıyor.
- KÂMİL YEŞİL
- 3 Kasım 2025
Rasim Özdenören, Sezai Karakoç’a (ikisine de rahmet olsun) sosyalist çevrenin önde gelen bir dergisinden öykü ve şiir talebi geldiğini ve göndereceklerini söyler. Sezai Bey’in de bir yazı ile katılmasını ima eder. Sezai Karakoç “Ama biz Müslümanız, başka yerde olamayız.” diye cevap verir. Rasim Bey, “Sezai Bey’in bize olan en büyük katkısı bu aidiyet, kim olduğumuz ve nerede durduğumuz bilincini kazandırması oldu.” diyor.
Bu anekdotu İslami çevrelerin Marksist/Sosyalist yazarın eserlerini yayınlaması üzerine hatırladım. Aklıma acaba Sabahattin Ali ve Kemal Tahir, eserlerinin İslamcı yayınevleri tarafından neşredilmesine nasıl bakarlardı, sorusu geldi? Okuyucuya da sormuş olayım.
Sizce Kemal Tahir ve Sabahattin Ali kitaplarının İslamî kimlikli bir yayınevinden çıkmasını isterler miydi?
Bildiğim kadarıyla “laik”, “sosyalist” yayıncılar içinde İslamcılara ait neşredilmiş ilk eser Mehmed Âkif’in Safahat’ıdır. Bir bankanın da Necip Fazıl’ın Çile’sini bir kereliğine yayınladığını hatırlıyorum. Necip Fazıl, eserlerini kendi adına neşretmek istese de hem parasızlıktan hem ayrı bir zaman, personel vs. gerektirdiğinden uzun zaman buna muvaffak olamamıştır. Sezai Karakoç, yukarıda geçen açıklamaya uygun olarak kendi eserlerini neşretmeye gayret göstermiştir. Doğrusu okuyucu için de bu tür tercihler önemli idi. Çünkü okuyucular maddi olarak “başka”larına ait yayınları desteklemek sorumluluğunu yüklenmek istememiştir.
Edebi eserlerin “yayınevi”ne göre farklılığı, nitelikli okur için büyük bir sorun teşkil etmez. Ancak nitelikli edebî eser yayını ile bir düşünceyi yan yana getirmeye çalışanlar “diğer” yazar ve şairlerin eserlerini basmamış, okunmasını istememiştir. Yayınevinin temsil ettiği “ideoloji”ye paralel sanat eserleri yayınlamak, kendi içinde “tutarlı” bir şeydir. Bundan dolayı yazar ve şairler eserlerini hangi yayınevine vermişse onunla anılır olmuştur ve öyle etiketlenmiştir. Etiket, eserin ve yazarın önüne geçtiği için, nitelikli eserlerin okuyucuları sınırlı kalmıştır. “Sağ”, “sol”u; “sol” “sağ” ve “İslamcı”ları okumamış, “görmemiş”tir. Yani edebî eserin en önemli ölçütü (Türkçe/Türk edebiyatı) geri plana düşmüştür. Yayınlar üzerinden, yazarların, şairlerin sınıflanması yoluna gidilmiş ve “Türk Edebiyatı” bütünselliğini kaybetmiştir.
60’larda bu ayrım kemikleşmiştir. 80’lere kadar artık yekpare bir Türk Edebiyatı fikrimiz yoktur.
Bu........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Mark Travers Ph.d
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon