menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“Özgür Zihin, Yoksul Beden”

18 0
16.08.2025

Günümüzdeki akademisyenlerin sınıfsal yapısı önceki nesillerden farklı. Daha önce akademik hayata atılanların önemli bir kısmı aileden gelen birikimlere sahiplerdi ve geçim için maaşa bağlı değillerdi. Şimdi akademisyen sayısının artmasıyla birlikte sınıfsal yapı değişti, eskisi gibi “hobi” olarak hocalık yapanların sayısı azaldı. Bu açıdan daha kırılgan bir akademik sınıftan bahsedebiliriz; hem aileden getirdikleri birikimlerin neredeyse olmaması hem de düşük ücretlerle çalışmak zorunda kalmaları nedeniyle “çifte kırılganlık” söz konusu.

Mülakat: Mehmet Altunkılıç

Üniversitenin kalbinde bir suskunluk var: Geçim sıkıntısı, üretimsizlik ve kuşak çatışması.

Bir zamanlar “toplumun en ayrıcalıklı kesimi” olarak gıpta edilen akademisyenler artık maaş bordrolarına bakarak suskunlaşıyor. Her geçen gün derinleşen ekonomik kriz, yalnızca mutfak masrafını değil, akademik üretkenliği de vuruyor. Enflasyon karşısında eriyen maaşlar, bilimsel çalışmaları hobiye dönüştürürken; proje üretmek yerine ek gelir arayışı, akademik yaşamın gündelik pratiğine dönüşmüş durumda.

Ancak mesele yalnızca para değil.

Bu röportajda kıdemli bir profesörle, Emre Erdoğan’la, sadece geçim meselesini değil, akademik camianın kendi içindeki yapısal sorunlarını da konuştuk. Öne çıkan başlıklardan biri de “kuşak çatışması”. Genç akademisyenlerin, kendi kariyerlerini inşa etmekte neden bu kadar zorlandığını, neden çoğu zaman “hoca engeline” takıldığını sorduk. Destek olmak bir yana, çoğu kıdemlinin gençlere alan açmamak için özel çaba harcadığı yönündeki iddiaları masaya yatırdık. Finansal özgürlük ile akademik özgürlük arasındaki ilişki, gençlere açılmayan kapılar, akademideki hiyerarşi kültürü ve kırılganlıklar üzerine dürüst, sert ve yer yer sarsıcı yanıtlar aldık. Bu röportaj, yalnızca üniversite koridorlarında değil, toplumun entelektüel belleğinde de yankı bulacak bir hesaplaşmanın kapısını aralıyor.

AKADEMİSYENLERİN SINIFSAL YAPISI ÖNCEKİ NESİLLERDEN FARKLI

“Akademik üretkenlik” dediğimizde çoğu zaman yayın sayıları ya da proje çıktıları konuşuluyor. Sizce ekonomik güvenceden yoksun bir akademisyenin zihinsel enerjisini üretime kanalize etmesi ne ölçüde mümkün?

Her meslekte olduğu gibi insanlar öncelikle geçimlerini sağlamaya odaklanıyorlar, geçinememe ve maddi zorluklar insanların yaşam memnuniyetlerini hayli aşağıya çekiyor. Yaşamdan memnuniyeti düşük olan insanların da işlerini iyi yapmalarını beklemek yanlış olur. Burada önemli bir noktanın altını çizmemiz gerekiyor, Türkiye’de birçok sabit gelirli -ve tabii ki akademisyenler- bugün hak ettiklerini düşündükleri geliri elde edemedikleri gibi, herhangi bir kriz ya da dalgalanmaya karşı da korunaksızlar. Dolayısıyla bugün başa baş yaşasalar, geçimlerini sürdürseler bile “kötüsü geldiğinde” korunaksız olduklarının farkındalar, bu da daha fazla kaygı duymalarına yol açıyor. Eğer ailede başka çalışanlar yoksa, kişinin farklı gelir kaynakları ya da aileden bir birikimi bulunmuyorsa; neredeyse yoksulluk çizgisinin üzerinde bir hayat sürüyorlar.

Önemli başka bir nokta da günümüzdeki akademisyenlerin sınıfsal yapısının önceki nesillerden farklı olması… Daha önce akademik hayata atılanların önemli bir kısmı aileden gelen birikimlere sahiplerdi ve geçim için maaşa bağlı değillerdi. Şimdi akademisyen sayısının artmasıyla birlikte sınıfsal yapı değişti, eskisi gibi “hobi” olarak hocalık yapanların sayısı azaldı. Zaten yüksek sosyoekonomik statüdeki ailelerin çocuklarının akademik hayatı -en azından Türkiye’de- tercih ettiklerini düşünmüyorum. Bu da maaşın akademisyenin hayatındaki önemini artırdı. Bu açıdan daha kırılgan bir akademik sınıftan bahsedebiliriz; hem aileden getirdikleri birikimlerin neredeyse olmaması hem de düşük ücretlerle çalışmak zorunda kalmaları nedeniyle “çifte kırılganlık” söz konusu.

“YAYIN YAP YA DA YOK OL!” DÖNEMİNDEYİZ

Gelişmiş ülkelerdeki akademik teşvik mekanizmalarıyla Türkiye’deki durum arasında nasıl bir fark görüyorsunuz?

Bizim ülkemizde standart bir akademik teşvik mekanizmasının olduğunu söylemek mümkün değil. Özel üniversitelerle devlet üniversiteleri arasında farklar olduğu gibi, özel üniversiteler arasında bile farklar var. Birkaç özel üniversitede maaşlar oldukça yüksek, bu da temel bir güvence sağlıyor. Ama........

© Perspektif