menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kapıkulu Ahlâkı: Bir Fantazya

21 14
18.06.2025

Hukuk ki ahlâkın asgarisidir. O çökmüşse her şey çökmüş ve “kendisini cüzzamlıların bakımına adayanla içinde insanlar yakacak kadar ateşler tutuşturan” herkes eşitlenmiş demektir.

Hiçbir şeye inanılmıyorsa, hiçbir şeyin anlamı yoksa, hiçbir değere ‘evet’ diyemiyorsak, her şey olanaklıdır, her şey önemsizdir. Ne evet kalır ne hayır, katil ne haklıdır ne haksız.” (Camus, Ekim 2017: 15).

A. Camus

“Ne der, dili inciler saçan Muhammed:

Cömert gâvur cimri Müslümandan yeğdir.”

Ömer Hayyam

Geçenlerde iktidara yakın İstanbul yâranından eski bir arkadaşımla konuşurken, söz dönüp dolaşıp “bizim camiada” gittikçe yaygınlaşan ahlâkî yozlaşma, dünya sevgisi ve yapılan suistimallere geldi.

Eski arkadaş benim muhalif tavrımı bildiği için eleştirileri üzerine aldı ve “Ben” dedi, “Hikmeti Gazali’nin bir cümlesinde özetlenmiş olarak buldum”.

“Neymiş o söz” dedim.

Dedi ki “Dünya sevgisi, mal ve iktidar hırsı olmasaydı umran olmaz, dünya harap olurdu”.

Bu söz insan tabiatının bir tarafına dair sağlam bir söz, itiraz edilemez bir kaziye idi. Bu doğruydu doğru olmasına ama koca Gazali ömrünün son yıllarını İhya’yı yazmaya adamış ve ahlâkı anlatmak için harcamıştı. Orası da insanın diğer yarısıydı.

Din ilimlerinin ihyası, yeniden diriltilmesi. Gazali pekâlâ biliyordu ki din de dinî hükümler de apaçık ortadaydı ama içerik kurumuş, ruh kaybolmuştu. O, kuruyan içeriğe yeni bir hayat soluğu üflemek, kaybolan ruhu iade etmek istiyordu. Bu da ahlâktı. O yüzden de bütün mesaisini buna vermişti.

O arkadaşa bunu söylemedim. Söylemeyi gerekli de görmedim. Anladım ki bu kesimin topluma söyleyecek sözü kalmamış ve dahası, normdan sapmayı norm olarak görmeye, bunu da şuradan buradan gerekçeler üreterek meşrulaştırmaya başlamış, kendilerine bambaşka bir istikamet çizmişlerdi.

Üzüldüm, dünya-yı dûn için bütün değerleri tüketmek böyle bir şeydi ve bunu başarmak da bunlara düşmüştü.

Ahlâkın Çökmesi

Hukuk ki ahlâkın asgarisidir. O çökmüşse her şey çökmüş ve “kendisini cüzzamlıların bakımına adayanla içinde insanlar yakacak kadar ateşler tutuşturan” herkes eşitlenmiş demektir.

Böyle bir durumda en yüce değerle en süfli arzu eşitlenir. Her şeyin bir muhasebe ve istatistik değer haline dönüştüğü bir çöldür dünya. Burada arkadaşlık da ölmüştür, aşk da. Varsa yoksa üretim, istihdam, iş hacmi, kâr marjı, verimlilik, satış rakamları, maliyetler, girdi fiyatları, algı yönetimi, reklam giderleri, daha fazla güç, itibar, savaş gemileri, insansız hava araçları vs. gibi sürüp giden ekonomik ve istatistik değerlerle siyasal ve askerî güç yarışı ve övünme.

Dünya bundan ibarettir.

Aşk, sevgi, ahde vefa, dürüstlük, arkadaşlık, aile, komşuluk, fakirlere yardım, yoksulu doyurma, kimsesizlere merhamet, yaşlılara hürmet, insan kardeşlerimize karşı tevazu, adalet vs. gibi ekonomik değerler ve güç skalasına girmeyen bütün bir değerler hiyerarşisi ve bunların içeriği hiçtir.

Eylem ki, “ona yön verecek bir üst değer olmadığı zaman, en çabuk ve en dolaysız olana yönelir”. Doğası gereği böyledir bu. Ve böyle olduğu için de biyolojik eğilimlerimizle ilkel dürtülerimiz başa, ahlâkî değerlerimiz de sona geçirilir. Libido karar merkezi, vicdan ahır mesabesindedir artık.

Orhan Veli de öyle söylememiş miydi zaten?

“Düşünme arzu et,

Bak, böcekler de öyle yapıyor.”

Bir hatayı örtbas etmek isterken, gelinen noktanın bizi nerelere sürükleyebileceğini bir an bile düşünmeden; hayatı spot cümle ve sloganlarla anlamaya çalışanların insanı........

© Perspektif