menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sofradan Beyaz Perdeye: Urla’nın Kalbinde Sinema ve Lezzet Buluşması

16 0
25.05.2025

Kültür, yalnızca korunması gereken bir miras değil, aynı zamanda yeniden üretilecek bir süreçtir. Urla’daki Uluslararası Gastronomi Film Festivali de tam olarak bu anlayışın somut bir tezahürü olarak öne çıkıyor. Tematik derinliği, mekânsal seçimi ve disiplinlerarası yaklaşımıyla bu festival, kültür politikaları açısından Türkiye’de benzeri az rastlanır bir model sunuyor.

Kentsel kimliğin kültürel üretimle yeniden tanımlandığı bir çağda, Urla’da yeni bir adım atıldı: Uluslararası Urla Gastronomi Film Festivali. Bu yıl ilk kez “Sofradan Beyaz Perdeye” temasıyla gerçekleştirilen festival, yalnızca bir etkinlik değil; kent hafızasını sinema ve gastronomiyle yeniden kurgulayan bir kültür politikasının ürünü olarak dikkat çekti. Mekân olarak Urladam’ın tercih edilmesi de bu perspektifin somut bir göstergesi. Bana göre Urladam yalnızca fiziksel bir alan değil; kentin belleğinde kültür ve sanatın çağdaş bir karşılığı.

Urla’nın tarihsel birikimi, binlerce yılın sofra geleneğiyle şekillendi. Klazomenai’nin zeytinyağından bugünün butik restoranlarına uzanan bu gastronomik süreklilik, sinemanın anlatı gücüyle buluşarak yeni bir mecra kazanıyor. Urladam, bu buluşmanın mekânsal temsili haline gelirken, Urla’nın kentsel imajını da yeniden tanımlıyor: Geçmişin izlerini taşıyan ama geleceğe dönük bir kültürel yerleşke.

Urladam, kentin kenarında değil, tam merkezinde konumlanan bir kültür laboratuvarı işlevi görüyor. Eski bir kıyı yerleşkesinin çağdaş bir sanat yerleşkesine dönüşümünde, yalnızca yapı değil, anlam da dönüşmekte. Bu açıdan bakıldığında, festivalin burada gerçekleşmesi sembolik değil bilinçli bir tercih. Yapının fiziksel varlığı kadar düşünsel ağırlığı da Urla’nın dönüşen kültürel haritasında önemli bir yer tutuyor.

Gelelim festivale… Festivalin açılış filmi “Ölümsüz Z”, gösterimin ardından düzenlenen söyleşiyle sinemanın öngörü kapasitesini ve belleğe katkısını gözler önüne serdi. Yönetmen Nilgün Yanık Emiroğlu, filmin zamansal esnekliğine dikkat çekerek, sinemanın gündelik gerçeklikle kurduğu bağı vurguladı.

Kısa film seçkilerinde “Enginar Zamanı”, “Sinema ve Mutfak Kültürü”, “Toprağına Renk Katanlar” gibi yapımlar yalnızca yemekle ilgili değil; mekân, hafıza, kimlik ve doğayla kurulan çok katmanlı ilişkileri de perdeye taşıdı. Bu yaklaşım,........

© Öteki Sinema