menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sadık Çelik yazdı: Gücün yozlaşan serüveni

9 0
02.10.2025

GÜCÜN YAKICILIĞI, ÇEKİCİLİĞİ VE KONTROL EDİLEBİLİRLİĞİNİN ÖNEMİ

Güç, insanlık tarihinin en eski büyüsüdür: Çekici olduğu kadar sınayıcıdır da; insana kendini tanrı sanma yanılsaması verir…

Antik zamanlardan bugüne toplumların kaderi, bu gücün kimin için ve nasıl kullanıldığına göre şekillenmiştir.

Bundan binlerce yıl önce antik kentlerin kalbinde agoralar vardı. Agora yalnızca alışverişin yapıldığı bir pazar değil, aynı zamanda şehrin vicdanıydı. İnsanlar orada tartışır, sorunlarını dile getirir, tiyatro sahnesinde hem kendi hayatlarını hem de yönetenleri sorgulardı. Ticaret kurallarla denetlenir, fiyat artışlarını sınırlamak için kararlar alınır, hileli tartılar yasaklanırdı. Yani yönetim, halkın günlük derdini duymak ve ona bir karşılık üretmek zorundaydı.

O dönemde güç, doğrudan kamusal alanda sınanıyor, yurttaşın gündelik sorunlarıyla yüzleşiyordu. Elbette antik çağın toplumsal yapısı bugünkü modern eşitlik anlayışından çok uzaktı ama yine de gücün halkla temas halinde kalma zorunluluğu dikkat çekiciydi.

Güç, halkla temasını yitirdiğinde yozlaşır; temasını koruduğunda ise toplumu olumlu anlamda dönüştürür. Antik çağda bu zorunluluk daha çıplak, daha doğrudan hissediliyordu. Bugünse güç, çoğu zaman yüksek duvarların ardında saklanıyor, kendini görünmez kılarak meşruiyet devşiriyor.

İşte tam bu noktada sormak gerekiyor: O tapılan güç, bugün insanlığa ne vadediyor; ülkemizde ve dünyada gerçekte hangi hesapların hizmetinde?

***

TBMM açıldı. Kâğıt üzerinde “milletin iradesinin tecelligâhı.” İçeriye bakınca tablo farklı. Dışarıda halk en temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanırken, yüksek fiyatların ve çaresizliğin pençesinde kıvranırken; içeride bambaşka bir dünya yaşanıyor. Bir zamanlar savaş yıllarının ateşi içinde kurulan Gazi Meclis’in mütevazı ruhundan geriye ne kaldı? Bugün aynı çatı altında bambaşka bir iklim hâkim: yemekhanelerde ucuz ama lüks sofralar, protokol salonlarında küçük saltanatlar, güç gösterilerinin yapıldığı samimiyetsiz tebessümler… Ülkenin aynası, temsiliyetin mabedi olması beklenen kurumda, halktan kopuşun izleri çoktan görünür hale geldi.

Oysa gerçek liderlik, kendi saltanatındaki samimiyetsiz gülüşlere teslim olmakla değil, halkın gerçek derdini görmekle ölçülür. Atatürk’ün Ahmet Rasim’e sahip çıkışında olduğu gibi…

Ahmet Rasim, ömrünü bu millete vermiş bir kalem ustası… Meslek yaşamının 52. yılında işsiz kaldığında Ankara’ya iş aramaya gelir. Sorulduğunda, “Fırıncılar ekmeği yuvarlak yapıyor, elimden kaydı, ben de peşinden Ankara’ya geldim” der. Kimi bunu espri sanar, gülüp geçer. Atatürk ise sözün ardındaki çığlığı duyar; meseleyi hemen kavrar, otel otel aratıp buldurur, sofraya davet eder, milletvekilliği teklif eder… Onun için mesele hoş bir anekdot değil, çözülmesi gereken bir yaradır.

Gerçek liderlik tam da budur: gücü, samimiyetsiz tebessümlere harcamak değil; halkın derdini görmek, ona çare üretmektir. Gücün değeri, onu elinde tutan yüksek perdeden konuştuğunda değil; öylesine sessiz bir derdi duyabildiğinde anlaşılır.

***

Milletvekillerinin maaşları, yan hakları, ünvanın açtığı sınırsız kapılar… Avrupa kıyaslaması bile çarpıcı. Yunanistan’da milletvekili maaşı asgari ücretin 5,9 katı, İngiltere’de 4,6, Fransa’da 4,3. İspanya’da ise sadece 2,6 kat. Bizdeyse uçurum on kata ulaşıyor. Üstelik sadece maaşla sınırlı değil. Bizde o kartvizit her kapıyı açan bir anahtar… İhalelerin, yüksek maaşlı yönetim kurulu üyeliklerinin, ömür boyu sürecek imtiyazların kapısını… delegelere ve onların yakınlarına sunulacak iş olanaklarının kapısını… Halkın gündelik hayatında kuru ekmeğin hesabı yapılırken, “milletin vekilleri” ayrı bir evrende yaşıyor.

Marx, Doğu toplumlarını incelerken onların “durağanlığı”na dikkat çeker; yüzyıllar boyunca iktidarın gölgesinde değişmeyen yapılar, sorgulamayan kitleler… Ona göre bu toplumlarda güç, yalnızca yönetmek için değil, itaat üretmek için de vardır. Halk, iktidarın esiri oldukça iktidar daha da kalıcı olur. Bugün bizim........

© OdaTV