menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Trump'ın gözü Nobel'de

17 1
06.07.2025

Trump gerçekten Amerikan devletinin kendi ülkesine kapanmasını savunan bir “izolasyonizm” yanlısı mıydı? Orta Doğu’dan “ne haliniz varsa görün” diyerek çekip gidecek miydi? Trump’ın bazı altı boş söylemlerini bağlamından kopararak anlayanların ya da öyle anlamak isteyenlerin vardığı sonuç buydu.

Türkiye’de dış politika yazarı ve stratejist ünvanlı asker-sivil birçok uzmanın gözünde Trump’ın iktidara gelişiyle ABD’nin Orta Doğu’dan çekileceği kesin bir gerçekti. Adeta güneşin doğup batışı kadar yadsınamayacak bu çok kesin saptama Amerika’nın artık hiçbir ülkeye silahlı müdahale yapmayacağı idi. Washington, en azından Orta Doğu'yu terk edip tamamen Asya-Pasifik yöresine odaklanıyordu.

TRUMP'IN ORTA DOĞU'YA MÜDAHALESİ

Peki, ne oldu? Trump, 35 yıldır hiçbir ABD başkanının cesaret etmediği işi yaptı. İran’ın nükleer tesislerini bombalayarak 2003 yılından sonra ilk kez doğrudan bir askeri müdahalede bulundu. Ayrıca, 12 gün süren İsrail-İran savaşında başta tanker uçakları olmak üzere pek çok silahı ve hava savunma ekipmanıyla aslında çatışmalara da bizzat taraf oldu. Demek ki ABD’nin Orta Doğu’yu terk edeceği bazılarının kendi istek ve hayallerini gerçek sanmasından ibaretti.

Yine sayıları azımsanmayacak düzeydeki bilgiçlere göre dünya artık şimdiden çok kutuplu sayılmalıydı. Oysa 24-25 Haziran’da La Haye’de yapılan NATO zirvesinde de görüldüğü gibi tüm Batı blok halinde Trump’a biat etti. Ortaklar savunma harcamalarını tam onun istediği gibi ulusal gelirlerinin yüzde 5’ine çıkartmaya razı oldular. Bununla da kalmadılar, zirveyi Trump’ı pohpohlama gösterisi haline dönüştürdüler, NATO Genel Sekreteri Mark Rutte ABD Başkanı’na “baba” diyecek kadar ileri gitti.

Dünyanın hiç de çok kutuplu hale gelmediğinin bir başka işareti zaten İran operasyonu idi. Oysa, bu çok kutupluluk hayali o kadar yer etmişti ki kimilerine göre Çin artık Orta Doğu’da etkili, bir güçtü, o kadar ki İran ile Suudi Arabistan’ı barıştırıp ABD’ye karşı cephe kuracaktı. Ama İsrail İran hava sahasını ele geçirip bu ülkenin göklerinde serbestçe dolaşarak istediği yeri bombaladığında Molla rejimi yanında hiçbir kutbu hatta hiç kimseyi bulamadı.

İRAN YALNIZ KALDI

Çin kendisi için çok kritik olan petrol ithalatında yüzde 15’lik bir yer tutan İran’ı desteklemek için pratik olarak bir şey yapmadı. Petrol karşılığında ona uçak verebilirdi, vermedi. İran’ın elinde Şah zamanından kalma uçaklar ve balistik füzeler dışında ciddi bir silah yoktu. İran ordusu füze rampalarının ve mühimmat depolarının İsrail tarafından vurulacağını biliyordu. İran’ın hava saldırılarına karşı korunması gerekiyordu. Ancak Tahran’ın o bu amaçla yıllardır Rusya’dan talep ettiği S-400 hava savunma sistemi Moskova tarafından ona verilmemişti.

İranlı siyasetçi Ali Motahari geçenlerde Rusya'nın bu sistemleri İran'ın rakibi olan Türkiye'ye verdiğini ve Suudi Arabistan'a da teklif ettiğini, ancak bir türlü İran'a vermediğini söyledi. Daha da ileri giderek onun İsrail ile olumlu ilişkilerini sürdürmek amacıyla bunu yaptığını vurguladı. O halde, bu nasıl çok kutuplu dünya idi? Gerçek şu idi ki bırakınız çok kutuplu dünyayı henüz ABD’nin karşısında doğru dürüst tek bir kutup bile oluşmamıştı.

TRUMP VE ABD DÜNYANIN HER YERİNDE AKTİF

Tüm bu gerçekler bir yana geçtiğimiz hafta tüm dünyayı şaşırtan başka bir gelişme daha oldu. Donald Trump, 27 Haziran Cuma günü Beyaz Saray'da Kongo Demokratik Cumhuriyeti (KDC) ile Ruanda arasında bir barış anlaşması imzalanmasını sağlayarak ilk büyük diplomatik başarısını Ukrayna ya da Gazze'de değil Afrika'da elde etti. Demek ki Trump bırakınız Orta Doğu’yu daha önce pek önem vermeyeceğini söylediği Afrika’dan bile çekilmiyordu.

ABD Başkanı elbette Afrika’yı hele Kongo-Ruanda bölgelerini ihmal etmeyecekti. Çünkü yazılarımda sık sık önemine işaret ettiğim nadir toprak elementleri buralarda boldu. Üstelik herkesin bildiği gibi Çin bu kıtaya büyük yatırımlar yapıyordu.

Yine Trump tam olarak ne olup bittiği belli olmasa da Hindistan ve Pakistan arasındaki ateşkesi kendisinin sağladığını iddia ediyordu. Yani sadece Orta Doğu ve Afrika ile değil, Asya ile de pek ilgiliydi.

Bu arada anımsatayım, Trump’ın en büyük hayallerinden biri Nobel Barış Ödülünü almaktır. Kongo liderinin kendisini bu ödüle aday göstereceğini Beyaz Saray’da Afrikalı bir kadın gazeteciden öğrenen Donald Trump o kadar mest olmuştu ki kadına hemen ”çok güzelsiniz kendiniz gibi ruhunuz da çok güzel” deyiverdi. ABD’yi içine kapalı bir ülke haline getireceği sanılan Trump dönemi görünüşe bakılırsa tam ters yönde ilerliyor.

Dünyadaki yeni durum Trump’ın küreselleşme ya da küreselleşmeme diye bir problemi olmadığını gösteriyor. O aslında her konuya sadece Amerikan kapitalizminin çıkarları açısından bakıyor. Yoksa ABD’nin ve hele Trump’ın kendi kişisel çıkarlarına uygunsa Beyaz Saray’ın hiçbir bölgede en ufak bir........

© OdaTV