Atatürk'ün aldığı notlar... Konu: Hz. Muhammed
Atatürk’ün Hz. Muhammet’in askerliği, komutanlığı, liderliği üstüne notları, işaretlediği satırlar. Müslüman savaşçı kadınlar, sahabenin en ileri gelenlerinin (Hz. Ömer, Hz. Ali) savaştaki yerleri… Hz. Muhammet’in 6 kat kalabalık düşmana karşı harekatı, yaralanışı… Komutan ve asker olarak kahramanlığı…
Atatürk şöyle bir soru notu düşmüş kendi el yazısıyla: “Bizzat idare ettiği meşhur muharebeler hangileridir; isimlerini yazınız. Peygamber bunların hangilerinde muvaffak oldu, hangilerinde muvaffak olmadı?” Atatürk’ün Okuduğu Kitaplar, Anıtkabir Derneği Yayınları, Cilt 9, s. 51
Ve takip eden bir dizi soru… Bu soruları kendine mi yazıyor, birilerine sormak için mi, belirsiz. İkinci olasılık daha güçlü. Çünkü daha öncesinden konuyu etraflı biliyor. Birtakım kitaplar okumuş ve altını çizmiş, yanlarına işaretler, paraflar koymuş. İşte o işaretlediği, altını kalın çizdiği satırlardan bazıları:
Eser: İslam Tarihi; Yazar: Leon Caetani; Çeviren: Hüseyin Cahit; Tanin matbaası, İstanbul 1924 (Cilt.4, sayfa 1-422) … Yazar ünlü bir İtalyan sosyalist, Marksist siyasetçidir ve İslam tarihinin en önemli Batılı uzmanlarından biridir.
İkindi namazı sona erince Muhammed kendi odasına çekildi. Orada Ebu Bekir ile Ömer, başka bir sarık sarması ve elbise giymesi için kendisine yardım ettiler. Savaşa bunlarla gitmek istiyordu… (Uhud Savaşı’nın anlatımıdır B. N.)
Sad bin Muaz, Es-Seyd bin Hızır gibi sakin ve nüfuz sahibi kimseler, teşebbüsün tehlikelerini göstererek Peygamber'i hücuma zorlamanın hiç uygun olmadığı noktasında ısrar ettiler. Kesin kararı vermeyi Peygamber'e bırakmak fikrinde idiler. Peygamber tamamıyla silâhlı ve harekete hazır bir halde kapının eşiğinde görününce oradakilerin ruhunda bir dalgalanma oldu. Gösterdikleri sabırsızlıktan pişman oldular. Bazıları her şeyi artık Muhammed'e bırakmak teklifinde bulundular. Fakat şimdi Muhammed fikrini değiştirmiyordu. Çünkü bir Peygamber bir kere silahlandıktan sonra Cenab-ı Hak kendisiyle düşmanları arasında bir karar vermedikçe silâhını bırakmaz diyordu. Bu yüzden hareket emrini verdi…
Muhammed'in askeri, yaklaşık bin kişiden oluşuyordu. (Düşman Kureyşlilerin 3000 kadar asker olduğu başka bir sayfada belirtiliyor)
Muhammed geriye kalan yedi yüz kişi ile harekete devam etti. (Atatürk altını daha kalın çizmiş)
Yahudilerin desteğini, Muhammed'in reddetmiş olması sonradan uydurmadır. Çünkü başka taraflardan biliyoruz ki Peygamber, Yahudilerden kendisine katılmalarını rica etmiş, onlar da ertesi günün Cumartesi olduğunu, o gün silah kullanmalarının dinlerine aykırı bulunduğunu söyleyerek red cevabı vermişlerdir…
Muhammed süratle ilerleyerek yanındakilerle Uhud dağının eteğine, sel yatağının dağı oyduğu noktaya ulaştı. Bu noktada beklemeye başladı. Artık iki askeri tarafı birbirinden kısa bir mesafe ayırıyordu. Kureyşiler, Müslümanları görünce, sonradan Arz-ı ibn-i Amir denilen yerde vaziyet aldılar. İbn Ebi ile münafıklar artık kanlı bir çarpışmanın kaçınılmaz olduğunu görünce, Müslümanların ahmaklıklarına karşı onlarla alay ederek savaş meydanını terk ettiler ve doğruca Medine'ye döndüler. (Hz. Muhammet’in asker sayısı daha da azalıyor, düşmanın altıda birine düşüyor B.N.)
Muhammed bu noksanı telafi için yalçın Uhud dağına sığınmayı düşündü. Bununla Mekke atlılarının arkadan saldırmaları ihtimali ortaya çıkıyordu. Muhammed, Abdullah bin Cebir'in kumandası altında elli tirendaz ayırarak, bunları dağın bir tarafını tutmak ve oradan düşman atlılarının dağ ile Müslümanlar arasına girerek kendilerine arkadan saldırmalarına engel olmak için, sol tarafta bir noktaya yerleştirdi. Sağ tarafta böyle bir tedbire gerek yoktu. Çünkü Uhud dağının ileriye doğru çıkmış bir noktasına dayanıyordu. Burası o kadar yalçın, dik ve kayalık idi ki atlının gelmesi mümkün değildi. Kureyşilerin asıl üstünlüğü atlılarından kaynaklanıyordu. Peygamber daima Uhud kayalıklarıyla temasını muhafaza ederek, Kureyşilerin bulundukları vadinin aşağısına inmeyecek surette tertibat almakla düşman süvarilerinin baskısını düşürmeye çalıştı…
Muhammed arkasına ikinci bir zırh daha giydi. (Atatürk altını kalın çizmiş)
Kureyşiler savaş düzeninde ilerlediler. Sağ tarafa Halid bin Velid, sol tarafa da İkrime bin Ebu Cehil kumanda ediyordu. İki yüz kişilik atlı kuvveti Süfvan bin Umeyye yahud Ömer bin Elas ve yüz kişiden oluşan tirendazlar ise Abdullah bin Ebu Rebia kumandasındaydılar. Düşman yaklaşmakta olduğu sırada Muhammed, askerin safları arasında aşağıya yukarıya dolaştı, onları çok düzenli bir şekilde dizdi, kimisini ilerletti, kimisini geriletti. Nihayet hepsi düzenli bir şekilde mevki aldılar. Sonra onlara kısa bir konuşma yaparak mutlak ve kesin bir itaat, tam bir destek tavsiye etti.
Sinirlerin son derece gergin olduğu bir dakikada, daha silâhlar kullanmaya başlanmadan önce Kureyş kadınları şarkılar söyleyerek, trampetler çalarak bu savaşa erkeklerini teşvik için safların önüne geçtiler. Sonra da savaşçıların arkasına çekildiler…
Kureyşilerin bayraktarı ve Peygamber'in uzaktan Amca oğlu Talha bin Ebu Talha meydana çıkarak Müslümanlara meydan okudu. Yalnız başına dövüşmeyi talep etti. Ali bu teklifi kabul ederek........© OdaTV
