menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Dipnontlar (3)

9 7
31.03.2025

Mart 2025’den gündemimin dibine düşenler;

27) Soru şudur: “sosyal medya” ya da “dijital iletişim olanakları” sanıldığının aksine örgütlenmenin önünde bir engel oluşturmakta mıdır?

28) Fanzin: Fanatik ve magazin –ya da fan ve dergi kelimelerinin kısaltmalı birleşmesinden oluşan bir kelime; konunun meraklıları tarafından oluşturulan hiyerarşik yapı dışında kalan basılı materyal… “Eskiden” teksir aracılığıyla üretilen fanzinler önce fotokopi makinelerine emanet edilirken şimdi devreye bilgisayarlar girdi. Diğer taraftan yayınevlerinin ekonomik nedenlerle ofset baskı yerine sınırlı sayıda dijital baskıya yönelmesinin de “fanzin” olarak adlandırılması mümkün ancak fanzini değerli kılan unsur “amatör ruhunun” yanında üretiminden dağıtımına ve daha da önemlisi dile getirdiği fikirler açısından küçük çaplı olmakla beraber gerçek bir kolektif/paylaşım halinin örneklemesidir. Tekrarla çok değerli üretimlerdir.

29) Eskiden, geriye doğru gidelim, sosyal medya/dijital iletişim, bilgisayar, fotokopi, televizyon mu vardı?

30) Teksir; ben yaştakiler anımsar, belki… İfade/düşünce özgürlüğümüzün dile getirilmesi, örgütlenmenin ve “kitleye” ulaşılmasının sürat açısından biricik olan aracısının adı-kısaltmasıdır teksir… [Teksir: çoğaltma.] Çoklukla yerelde heyecanlı bir gizlilikte, çoğu kez sakat daktilolarla “mumlu kâğıtlara” yazılan bildiriler “teksir makinelerinde” “samanlı” tabir edilen ve daha ucuz olan “sarı kâğıtlara” basılır ve aynı heyecanla önümüze çıkan “herkese” dağıtılırdı. “İlkel teknoloji” nedeniyle kimi zamanlarda mürekkebin dağılmasıyla bazı kelimeler ve hatta satırlar okunmaz olur ancak hiç kuşkunuz olmasın o okunamayan yerlerde ne yazıldığını herkes bilirdi. Yüzyıla yakın bir süre teksir bildiri/fanzin ve gazeteler devrimci örgütlenmenin en önemli iletişim ve her türden yasaklara direnme aracı oldu. Üzerinden 55 yıl –evet yazıyla elli beş yıl- geçmesine rağmen ne yazık ki hala aşılamayan örnek 15-16 Hazirandır. Ve bu süreçte cep telefonu, dijital/sosyal medya vs. yoktu. Devlet hizmetinde bir tv kanalı vardı ve sürecin en önemli iletişim/örgütlenme/kitleselleşme aracı dillendirdiğim teksir bildiriler, gazeteler ve fanzinlerdi. [Bilgi sahibi olmak isteyen gençler Sorun Yayınlarından çıkan Sırrı Öztürk’ün 15-16 Haziran adlı kitabına başvurabilirler]

31) Bir soru daha: kamuya ait kâğıt fabrikalarının kapatılması/özelleştirilmesi faşistleşme sürecinin neresinde durmaktadır?

32) Kinizm ile varoluşçuluk arasında “var olmaya” çalışan benim gibi mülksüz küçük burjuvalar faşizm dillendirmesi yaparken anlı şanlı sosyalistler, her ne demekse “siyaset bilimciler” veya gazeteciler bu “sihirli” kelimeyi ağızlarına almaktan neden korkarlar. Daha ne olmasını bekliyorlar? Diğer taraftan ısrarla tekrarlanması gereken bir “mevzu” olduğunu düşünüyorum: liberal demokrasinin bir yan ürünü ya da “ileri” ürünü olan faşizm kendi........

© Nokta Haber Yorum