menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Karman Çorman

7 0
07.03.2025

Türkçemiz; zengin, donanımlı Türkçemiz. Hem Batıdan hem Doğu dillerinden aldığı sözcüklerle zengin, bu nedenle sözcük dağarcığı çok geniş Türkçemiz. Derken Türkiye’nin başına 12 Eylül felâketi geldi ve sözcükleri doğru biçimde dile getireceğimiz işaretler kaldırıldı. Hakkâri oldu Hakkari, lâkin “lakin”e dönüştü. Milletvekilleri, yani bizim nasıl olduysa temsilcilerimiz olan insanlar TBMM’de yemin ederken lâik yerine “lâyik” demeğe başladı. Türkçede “lâyik” diye bir sözcük yoktur, aslı “lâyık” yani hak eden anlamındadır. Bilen beri gelsin.
Herkesin elinde son model cep telefonları var; nedense bunlar şarj edilmiyor da “şarz” ediliyor. Lokantaların adı kullanılmıyor, Restoran yerine de ısrarla “Restorant” deniliyor. Yanlış, ayol yanlış! Bu tip örnekler pek çok.
Dilini doğru bilmek hem de doğru kullanmak bir ayrıcalık oldu bugünlerde. Aile içinde kullanılan dil, genellikle benzer kültürel kökenden gelen ailelerin çocuklarının okuduğu okullarda sınıf arkadaşlarının kullandıkları dil, iyi eğitim almış olan öğretmenlerin kullandıkları düzgün Türkçe falan, dilimize ne güzel katkılarda bulunur saymakla bitmez.
Radyo ve televizyonların eski spikerleri ve program tanıtımcılarının kullandıkları o kusursuz söylenişler ve düzgün Türkçe belirli yaş grubunun belleğindedir. Eski yıllarda birçok şey gibi dilimiz de henüz yozlaşmamıştı. Neyse ki oğlum gibi bazı bizden sonraki kuşak insanları da dilimiz konusunda çok duyarlı; öylesine ki benim gibi Türkçeye hayran birini bile arada bir ağzımdan kaçan “yes” sözcüğü yüzünden, neden yalnızca “evet” demedim diye oğlum çok haklı olarak kınıyor.
Biraz da insan ilişkilerine değinesim var. Yıllar önce kendi yaşamımızdan yola çıkarak otizmle ilgili gözlem ve değerlendirmelerimi dile........

© ngazete