Osmanlı’nın “dili”
Dönem 19’uncu yüzyıl…
Avrupa tarafından “hasta adam” tabiriyle anılan Osmanlı; siyasi, ekonomik, askeri, sosyal ve kültürel reformlar yaptı.
Mesela:
Senedi İttifak belgesiyle ülke sınırı çizildi, ayanların gücü sınırlandı, tımar sistemi kaldırıldı, askeri yapı kökten değişti. Daha ayrıntılı yazarsam arazilerin tapulanması, aşiretlerin vergi toplama ve toprak, silah üzerindeki tasarruf hakkının ellerinden alınması gibi, merkezi idarenin güçlendirilmesi feodal beyliklerde ayaklanmaya yol açtı.
Dört asırdır “özerk” olan ve bağımsız hareket eden Kürt aşiret başkaldırısının temel sebebi bu oldu; ne etnik, ne dini idi yani, ekonomikti…
Evet bu yüzyılda Osmanlı, Avrupa’nın kapitalist düzene uyum için ilk adımları attı. Ki:
Merkezileşme süreci çok dilli, çok hukuklu, çok milletli bir yapıya da dönüştürdü. Örneğin, çok sayıda Rüştiyeler (ortaokullar), idadiler (liseler), sultaniler ve Mekteb-i Mülkiye gibi okullar açıldı ve Türkçe eğitim yaygınlaştırıldı. Sebebi salt devlete bağlı bürokrat yetiştirmek değildi; Osmanlı pazarına hızla giren Avrupa’nın yerli kalifiye elemanlara ihtiyaç duymasıydı.
Osmanlı’da “kapitalist modernleşmenin” dili Türkçe idi…
Mesela, İkinci Abdülhamit döneminde İstanbul’da açılan, Kürt aşiret çocuklarının okuduğu Aşiret Mektebi Hümâyunu’nun resmi eğitim dili Türkçe idi…
Bu yazdıklarımı açayım:
Kapitalizmin dil ile ilişkisi, ekonomik yapının işleyişi açısından son derece derin ve çok boyutludur...
Kapitalist sistem, dili sadece bir iletişim aracı değil, üretim, tüketim, ideoloji, kimlik ve tahakküm mekanizması
olarak kullanır…
Kapitalizm, çıkarına uygun ulusal pazar için tek dilin........© Nefes
