Diyanet dön bir aynaya bak
Diyanet İşleri Başkanlığı, son cuma hutbesinde tatil anlayışını hedef aldı.
“Müslümanın çalışması da dinlenmesi de meşru, ahlaki ve helal sınırlar içinde olmalıdır” denilerek; bazı tatil organizasyonlarının “Allah’ın hükümlerini hiçe saydığı, helal-haram hassasiyetinden uzak, lüks ve israfın zirveye ulaştığı, nefsani arzuların sınır tanımadığı” savunuldu.
***
Peki, bu hutbeyi dinleyen vatandaş ne yapar? Önce kendi tatil planını mı sorgular, yoksa hutbeyi verenlerin yaşamına mı bakar?
* Ailece VIP hac yapan kim?
* Hacca defalarca giden, hatta ütücüsünü bile yanında götüren kim?
* Milyonluk makam araçlarına binen kim?
* Hacda beş yıldızlı otellerde yiyip içen kim?
***
Milletin tatiline, plajına, oteline haram-helal damgası vurmak kolay. Ama aynı “lüks ve israf” tanımına giren kendi yaşam standardına dokunmak zor. Hele ki bu ülke, şeriatla yönetilen bir ülke değil; burası Türkiye Cumhuriyeti.
***
Bu ülkenin anayasası da kanunları da kimsenin yaşam tarzına müdahale etme yetkisini Diyanet’e vermez. Hutbe, insanların kalbine dokunmalı; parmak sallayan bir uyarı metni gibi okunmamalı. Hele ki geçim sıkıntısının, pahalılığın, işsizliğin milleti nefessiz bıraktığı günlerde…
***
Üç gün tatil yapabilen vatandaş zaten şanslı sayılıyor. Emekli memlekette tatili rüyasında görüyor, gençler deniz değil YouTube videolarından plaj izliyor. O yüzden hutbede hedef şaşmaz: Önce kendine, sonra millete…
***
Kısacası, kürsüye çıkmadan önce aynaya bakmakta fayda var. Çünkü o aynadaki görüntü, hutbenin en çarpıcı cümlesinden bile daha sert konuşuyor.
HALKIN SÖZÜ: Bizim tatili hutbe yap, kendi tatilini VİP yap. Pes doğrusu…
Netanyahu sonunda ağzındaki baklayı çıkardı: Gazze........
© Nefes
