Ya hukuk ya ağır ekonomik fatura!
Bu aralar beni yolda çeviren herkes “15 Eylül 2025 günü (Ankara’da 42. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülecek) CHP kurultay davasından ne çıkar” sorusunu yöneltiyor.
Ben de “olması gerekeni mi soruyorsunuz olabilecekleri mi?” diye karşı soru soruyorum.
Zira şunu çok iyi biliyorum:
Hukuk içinde olması gerekenler çok net.
Hukuk dışı kararlarla olabilecekler ise tam bir karmaşa.
***
Şimdi gelin neden böyle düşündüğümü detaylıca anlatayım:
Her şeyin hukuk içinde işlediğini düşünelim:
- Partilerin il/ilçe kongreleriyle büyük kurultaylarının yargı denetimini, adli yargı değil il/ilçe seçim kurulları ve Yüksek Seçim Kurulu yapar. Kurultay sırasında bireylerin işlediği suçlarla ilgili davalarının adli yargıda görülmesi mümkün, ancak adli yargının bu davalar üzerinden siyasi partinin tüzel kişiliğine ve kurultaylara ilişkin kararlar alması mümkün değil. YSK, Sarıyer, Tuzla, Ataşehir, Bahçeşehir ilçe seçim kurullarının İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararına dayanarak 39. kurultay süreçlerini durdurma kararlarını çok net bir şekilde “tam kanunsuzluk” saymıştı. Ayrıca siyasi partilerin tüzel kişiliğiyle ilgili yargısal süreçler, Yargıtay Başsavcılığıyla Anayasa Mahkemesi’nde yürütülür.
- Butlan (Kesin hükümsüzlük) siyaset ve seçim hukukunun değil medeni hukukun konusudur. Siyasette “butlan” kavramı sadece şu şekilde gündeme gelmiş: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı bazı parti kapatma........
© Nefes
