menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kıbrıs’ta süreç var ama yönü belirsiz: Çözüm mü, yeni bir kriz mi?

13 7
25.05.2025

Adada müzakere masası kurulmadan önce sahada kurulan yeni dengeler, Kıbrıs Türk toplumunu yargı, sınır ve statü üçgeninde kıskaca alıyor. Çözüm süreci mi başlıyor, yoksa yeni bir kuşatma mı hazırlanıyor?

Yusuf Kanlı

Kıbrıs meselesi, uluslararası diplomasi tarihinin en uzun soluklu ama en başarısız “çözüm” başlıklarından biri olmaya devam ediyor. Yarım asrı aşan müzakere tarihine rağmen, taraflar hâlâ aynı temel denklemde sıkışmış durumda: eşit statü sorunu. Bugün yine bir “süreçten” söz ediliyor. BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Maria Angela Holguin adada, taraflarla görüşüyor. Fakat bu temaslar, bugüne kadar resmiyet kazanabilmiş değil; güven inşa etmekten uzak ve sahada yaşanan gelişmelerle çelişkili.

Bu kez süreci sabote eden faktörler sadece müzakere masasının dışındaki söylem farklılıkları değil, aynı zamanda sahada yaşanan üçlü bir sıkışmadır: yargı kıskacı, Maraş kartı ve Schengen tuzağı.

Rum yönetiminin son aylarda kuzeydeki mülkiyetlere ilişkin başlattığı yargı süreçleri, bireysel mülkiyet hakkı gibi evrensel bir ilkeyi, siyasal bir enstrümana dönüştürme çabasını gözler önüne seriyor.

Kıbrıslı Türklerin ya da Kuzey’de yatırım yapmış üçüncü ülke vatandaşlarının, geçmişe dönük “rızasız kullanım” gerekçesiyle yargılanması ve hatta hapisle tehdit edilmesi, hukuki bir mücadeleden çok, psikolojik bir sindirme taktiğidir.

Bu davaların:

Tam da Holguin’in adaya gelip müzakere zeminini yokladığı dönemde artması,
Ceza hükümleriyle birlikte “caydırıcı” nitelik taşıması,
Ve Türk tarafınca tanınmayan bir yargı sisteminden kaynaklanması,

Bu süreci siyasi bir operasyon haline getirmektedir.

Amaç yalnızca bireyleri değil, tüm bir toplumu “mal gaspçısı” gibi göstererek uluslararası zeminde meşruiyetini tartışmaya açmaktır.

Bu noktada göz ardı edilen büyük çelişki, 1974 sonrası Güney’de kalan yaklaşık 78 bin dönüm Türk malıdır. Bu mallar, “emanet yönetimi” adı altında Rum makamlarınca kullanılmış, kiraya verilmiş ya da kamusal projelere tahsis edilmiştir.

Ancak bu........

© Muhalif