Sömürgeciliğin zehri, Cumhuriyet’in panzehiri: Şekerin hikayesi
Karl Marx, Brüksel Demokratik Topluluğu'na yaptığı bir konuşmada, "Baylar," der, "Sizler belki de kahve ve şeker üretiminin Batı Hindistan'ın doğal kaderi olduğuna inanıyorsunuz.
Ama 200 yıl önce doğa, ticaret diye bir derdi olmayan bu adalara ne şeker kamışı ne de kahve ağacı dikmişti."
Bu cümle aslında, kahvaltı soframızdaki o masum görünümlü şekerin kristalize olmuş tarihini özetler: Şeker, doğanın bir lütfu değil; kapitalizmin inşası için özel olarak tasarlanmış bir ‘kader’di.
İspanyol işgalciler Karayipler'e ilk ayak bastıklarında gözlerini sarı bir hırs bürümüştü, altın ve gümüş arıyorlardı.
Ancak maden yatakları yağmalanıp tükendiğinde, sömürgecilik kendine yeni bir damar bulmak zorundaydı. Aksi takdirde, istila altında olan bu adalar ıssızlığa terk edilecekti.
İspanya’da kullanılan tarım yöntemlerini bu coğrafyada uygulamak imkânsızdı. Çözüm, Asya kökenli bir bitkide, şeker kamışında bulundu.
İşte böylece sömürge Karayipler, kapitalist dünya ekonomisinin ilk büyüme merkezi haline geldi. Ama ortada ciddi bir sorun vardı: Bu sistemi işletecek insan gücü kalmamıştı.
İspanyol kılıçları ve Avrupa'dan getirilen salgın hastalıklar, yerli halkı kitlesel katliamlarla ve toplu intiharlarla yok etmişti. Feodalizmin insani iş gücü olmadan var olması mümkün değildi, kapitalizm ise ucuz iş gücü olmadan nefes alamazdı.
Tam da bu noktada tarih, en karanlık sayfalarından birini açtı: Afrika’dan taşınan köleler. Venedik’in Kaffa’daki köle ticaretinden devralınan miras, Atlantik’te devasa bir insan ticaretine dönüştü. Şeker plantasyonları, sanayi devriminden çok önce, disiplinin, vardiya sisteminin ve acımasız üretimin ilk laboratuvarları, yani ‘tarladaki fabrikalar’ oldu.
14. yüzyılda bir kilogram şekerin değeri, yetişmiş bir öküzün fiyatının beş katıydı. Günümüzden bakılınca ne kadar da şaşırtıcı değil mi? O dönemde Avrupa’nın tatlı kaynağı baldı. Fakat Reform hareketleriyle birlikte kiliselerde mum kullanımı azalınca, arıcılık sektörü........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein