menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Uzun süreceğe benzeyen bu ateş bizi sarar mı?

12 6
20.06.2025

Bu satırları -artık savaş demek gerekiyor- İsrail'in İran'a saldırılarının başladığı ve İran'ın füzelerle karşılık verdiği sıcak çatışmanın bir haftayı doldurduğu gün (perşembe öğleye doğru) kaleme alıyorum. Savaşı naklen izlediğimiz bir safha daha maalesef…

ABD DESTEĞİNDEKİ İSRAİL ASKERİ HAREKATININ SİYASİ AMACI NE?

Öncelikle belirteyim; her askeri harekatın bir siyasi amacı vardır. Aynı zamanda da savaş, politikanın başka araçlarla devamıdır.

Buradan baktığımızda anlaşılıyor ki amaç birliği içinde gözüken ABD ve İsrail'in İran'a yönelik tahripkar saldırılarının asıl amacı nükleer tesislerini bertaraf ederek bir tehdit olmaktan çıkarmak değil. Zaten öyle olsaydı ABD-İran'ın nükleer alandaki müzakereleri sürerken ve yeni bir oturuma birkaç gün kala ansızın ama çok önceden planlandığı belli olan saldırılar başlatılmazdı. Asıl amaç açık edildi; İran'daki Molla rejimini tasfiye etmek ve Batı yanlısı devrik şahın (Muhammed Rıza Pehlevi) oğlunu (Rıza Pehlevi; geçenlerde kızını bir Yahudi iş insanı ile evlendirdi) İran'ın başına geçirmek! Yani, İran da Suriye gibi Batı'ya mecbur ve uysal, zararsız bir devlet olsun istiyor ABD ve İsrail. Suriye'yi 13 yılda felç ederek fidelikte yetiştirdiği Şara'yı Suriye'nin başına geçiren ama İsrail eliyle Suriye'nin askeri gücünü neredeyse sıfırlayan -ve üstelik YPG-PYD'yi alabildiğine ağır silahlarla donatıp eğiten- ABD muhtemelen aynı politikayı İran üzerinde de uygulamak istiyor. Bu bağlamda -eğer başarılırsa- İran'a dönük askeri saldırıların uzun süreceği, ilk etapta İran'ın nükleer ve askeri tesisleri ile füze rampalarının; giderek uçak ve gemi filosunun etkisiz hale getirilmek istendiği açık. Bir yandan da siyasi propaganda ve psikolojik harekat ile rejimin halk desteğinin azaltılması hedefleniyor. Örneğin, Rıza Pehlevi, Molla rejiminin devrilmesinin ardından 100 günde İran'ı rayına oturtacağını deklare ederken, Trump da Hamaney'in yerini bildiklerini ama hemen öldürmeyeceklerini, iktidarı teslim etmelerini beklediklerini ifade ediyor!

İRAN KAYBEDERSE DAHA O ZAMAN KAYBETTİ!

Bana kalırsa, İran bu savaşı aslında daha İsrail'in Hamas ve Hizbullah'a darbe vurduğunda ve ardından Esad rejimi çöktüğünde kaybetti! Vekalet unsurlarının devre dışı kaldığı koşullarda yarım yüzyıla yakındır ambargo altındaki İran'ın gücünün ABD aktif desteğindeki İsrail'e yetmeyeceği açıktı (İran yönetimi eminim ki şimdi "Biz neden Hamas saldırısının hemen ardından daha gözünü açamadan İsrail'e füze yağdırıp perperişan etmedik?" diye dövünüyordur). "Kaybetti" derken İran için, tarafları uluslararası destek açısından da değerlendiriyorum. İsrail, sadece ABD tarafından değil, bütün Batı'nın desteğini almış durumda şimdiden. Emperyal koalisyon devrede. Yahudi vatandaşlarına Naziler eliyle dünyanın en büyük suçunu işleyen Almanya İsrail'in saldırısına övgü diziyor! İran İslam Devrimi öncesinde Humeyni'yi Türkiye’den sonra 1974-1979 arasında Paris'te ağırlayan Fransa da Almanya'dan geri kalmıyor! Rusya ve Çin ise İran'a çok açık bir destek verme pozisyonundan oldukça uzak, hem de Çin'in kullandığı petrolün1/4'ünü İran'dan almasına karşın (Oysa, ABD açısından 'İran'ın 'düşürülmesi', aynı zamanda Çin'in zayıflatılması, çevrelenmesi demek). Tabii yine İran için "kaybetti" derken, bunun çok da kolay olmayacağını, yukarıda işaret ettiğim gibi çok uzun süre alabileceğini de notlarıma eklemem gerek. Şu da bir gerçek ki, Mollalar İran'ı ile ABD desteğindeki İsrail arasında bundan sonra bir barış olacağını sanmıyorum. Bu çok zayıf bir olasılık. İsrail ve ABD, siyasi amacına ulaşana kadar ama yüksek ama düşük yoğunluklu olarak savaşı sürdürmeye meyilli gözüküyor. Bir bakıma, özetle........

© Muhalif