Şu karşıdaki delikli kutular
Başı ağrıyor, midesi bulanıyor, şakakları zonkluyordu. Gece gündüz demeden tas tas içtiği bira, midesini yangın yerine çeviriyor, her şeyin dalgalanmasına, bulanıklaşmasına yol açıyordu. Evlerin toprak duvarları, yolun kaba taşları, bahçenin parmaklıkları, ağaçlar, her şey durmaksızın sağa sola kaçıyor, bir aşağı bir yukarı gidip geliyordu.
Adam da onlarla birlikte sallanıyor, yalpa yapıyor, duvarlara çarpa çarpa ''ev''e ulaşmaya çalışıyordu. Ev deyince acı acı güldü adam. Karısının ölümünden sonra sadece sızmak için kendisini attığı o binaya ev denebilir miydi artık?
Derin bir nefes aldı adam. Çoktandır gözyaşlarını saklamayı bırakmıştı zaten. Girişe geldi. Dipdibe yaşadığı komşu evlere biraz hüzün, biraz da kıskançlıkla baktı. Onlarınki evdi işte. İçinde yaşayanlar vardı ve onlarla birlikte evler de yaşıyordu. Kapağı kaldırdı. Zemine inen merdiveni bu kez düşmeden inmeyi başardı. Eşinin ölümünden beri hiç yakılmayan ocak eskinin külleriyle kaplı, soğuk soğuk duruyordu. Renkleri bir zamanlar capcanlı olan, geyik, dağ koyunu, aslan, boğa, sülün motiflerinin işlendiği bir örtüyle kaplı toprak kerevete attı kendini.
Sızmadan önce kerevetin altında gömülü olan bütün ataları için bildiği, sevdiği tanrılara dua etti. Gözlerini yumdu. Her zamanki gibi, karısının hayali belirdi. Adam içini çekti, ''Ninhurta'' diye mırıldandı. ''Sevgili kadınım. Sen öldün ve artık bu ev de öldü.''
Ölü bir evde, ölmeye yüz tutmuş bir adam, alkolün yalancı kıvılcımlarının arasıra aydınlattığı bir karanlığın kabuslarına bıraktı kendini...
Aksaray Aşıklı Höyük'te Anadolu'nun en eski yerleşim yerlerinden birinin arkeologlarca bulunduğu, 10 bin yıllık olduğu hesaplanan ev kalıntılarının çok iyi durumda olduğu, o zamanki ahalinin........
© Muhalif
visit website