Denizlerin şeffaf ve zarif balerinleri
Soluk maviydi. Üzerinde zaman zaman beyaz ışıklar dolaşıyordu. Sessiz ve şeffaftı. Derinlere doğru iyice karanlıklaşan, yukarılarda ise koyu bir mavilikte olan sularda, donuk renkli, saydam ve alabildiğine sessiz bir hayalet gibi, kayıp gidiyordu. Sanki bir bale resitali veriyordu.
Edgar Degas’nın“Sahnede” adlı tablosundaki balerine benziyordu. Zarif bir şekilde hareket ettikçe, yaptığı bale Haçaturyan’ınSpartacus’undan bir adagio, ya da Glazunov’un Raymonda’sından bir Grand Pas oluyordu. Gittikçe lacivertleşen karanlık mavi içinde, etrafına sihirli ışıklar yayarak Prokofiev’in Sinderella, ya da Alexander Gorsky’nin Paris Yangını’nı oynuyordu.
Bazen yüzeye iyice yaklaşıyordu ve güneş ışıkları altında çok kısa bir zaman için buğulu bir altın rengine bürünüyordu. Sonra yeniden derin mavilere doğru sessizce ağıyor ve ardında bıraktığı küçücük su baloncuklarının arkasından, nazlı nazlı ve her yöne doğru sallanan yüzlerce “kolu” görünüyordu.
Bu kollar, sularda sallanan saçlara benziyordu. Uzun, sivri ve her yöne doğru durmadan sallanan saçlara. Hani kadim çağ insanlarının inandıkları ve korktukları Medusa’nın binlerce yılandan oluşmuş saçlarına. İşte bu nedenle, yani saçak saçak kolları Yunan mitolojisindeki başı yılanlı kadın Medusa'ya benzetildiği için zoologlar tarafından haksız yere Medusa diye de anılıyordu bu ilginç deniz canlısı…
Denizanalarından bahsediyorum. Şaşırtıcı vücut şekilleri, gerektiğinde kullandıkları etkili silahları ve daha birçok özellikleriyle denizler dünyasının sessiz, şeffaf ve bir o kadar da gizemli üyeleri olan denizanalarından. Denizanaları, kendilerini tanımayanlara bazen ürkütücü gelir. Bazen de sadece gizemli bir siluet olarak bilinir. Oysa, aynı ekolojiyi paylaşıyoruz........
© Muhalif
visit website