menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

O gazeteciler özür borçlu

11 20
01.09.2025

İngiltere’de yaşamını yitiren Evre Başak Clarke’ın ölümünün ardından vicdanı sızlaması gerekenlerin başında ona “dolandırıcı” damgası vuran gazeteciler geliyor.

Biliyorum, Clarke’ın “tedavi masrafları ve küçük oğlu Oscar’ın geleceği” için başlattığı yardım kampanyası hakkındaki dolandırıcılık iddialarını ilk önce sosyal medyada “Jahrein” adını kullanan Ahmet Sonuç adlı kişi ortaya attı. Sonra başkaları da Clarke’ın eski paylaşımlarını da katarak suçlamaların dozunu artırdı, hem de hakaretler yağdırdı.

Medyada da kimi mecralar, Ahmet Sonuç’un, doktorların kanser nedeniyle “2-3 hafta ömrü kaldığını söylediği” bir insanla alay eden ve suçlayan sözlerini haber yaptı. Hem de hiç kontrol etmeden, sadece bu kişiye güvenerek.

Halktv.com.tr, “Evre B. Clarke bilmecesi: Kanser olduğunu söyleyerek yardım toplayan Evre B. Clarke ile ilgili dolandırıcılık iddiası. Parayı topladıktan sonra doktor raporlarını, her şeyi siliyor. Hesabını kilitliyor, defolup gidiyor” diye yazdı. NTV’nin haber sitesi, “Sosyal medya Evre Başak Clarke hakkındaki iddiaları konuşuyor” haberi yayımladı. Sputnik, Onedio, Bundle, İşçi Haber gibi siteler de benzer haberlere yer verdiler.

Halk TV tepkiler üzerine haberini sildi, ama Clarke’ın ölüm haberi geldiğinde çoğu sitedeki haber hâlâ yerinde duruyordu. Tepkilerle başa çıkamayan Jahrein de hesabını kilitledi, ama yarın öbür gün yine açar devam eder.

Asıl mesele onun hiçbir somut belgeye, bilgiye dayanmayan farazi sözlerini, hiç kontrol etmeden, araştırmadan alıntılayıp haber yapan medya kuruluşlarında. Kimi gazeteciler, bir süredir, sosyal medyadaki paylaşımları “bilgi” sanıyor; alıp aynen haber diye yayımlıyor.

Oysa oradaki paylaşımlar sadece ipuçlarıdır, iddialardır. Ancak araştırıp doğrulandıktan, unsurları tamamlandıktan sonra habere dönüşebilir. Evre B. Clarke da dolandırıcılık ile suçlanmadan önce de araştırılmalı, en azından karşı görüşe haberlerde yer verilmeliydi. Maalesef Evre B. Clarke o haberlerin yanlışlığını, haksızlığını ölümüyle kanıtladı. O haberleri yayımlayan gazeteciler, şimdi Clarke’a özür ve düzeltme borçlu.

Milli Yol Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır, Cumhuriyet’te haftanın konuğuydu. Yaklaşık tam sayfa yer ayrılan söyleşide, Remzi Çayır’ın biyografisine ilişkin bir cümle dikkatimi çekti:

“Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi öğrencisiyken ülkücü faaliyetleri nedeniyle 1979’da tutuklandı.”

Bu çok belirsiz, içeriğini anlatmayan bir ifade. Ne 1970’lerde, ne de sonrasında “ülkücü faaliyetler” diye suç yoktu.12 Eylül’de “MHP ve Ülkücü kuruluşlar davası”nda ülkücüler başka suçlamalarla yargılandı. Remzi Çayır’a da başka suçlamalar yöneltilmiş olsa gerek.

Remzi Çayır, Kahramanmaraşlı. O nedenle önce 1978’deki K. Maraş katliamı davasına baktım, sanıklar arasında adı geçmiyor. Ancak katliama ilişkin bazı web sayfalarında, dönemin İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı’nın hazırlattığı raporda “Remzi Çayır’ın, aralarında Haluk Kırcı, Ünal Osmanağaoğlu, Ercüment Gedikli gibi ülkücülerin de olduğu bir grupla birlikte olaylardan önce Ankara’dan K. Maraş’a gittikleri” bilgisinin yer........

© Muhalif