menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Osmanlı Sarayı'ndan Hollywood'a: Bir mücevherin sürgün hikayesi

14 26
03.08.2025

Osmanlı Sarayı’nın görkemli mirası yalnızca mimaride ve kıyafetlerde değil, mücevherlerde de kendini gösterir. Padişahların, valide sultanların ve saray hanedanının taktığı her taş, yalnızca bir süs değil; bir güç, statü ve estetik simgesidir. Altın işlemeler, zümrüt kakmalar, yakut diziler… Ve elbette, göz kamaştıran elmaslar.

Bunlardan biri var ki, hikâyesi neredeyse efsane: Abdülhamid’in meşhur elması.

Bir zamanlar Osmanlı hazinesinde yer alan ve Abdülhamid’in özel koleksiyonuna ait olduğu bilinen bu elmas, yıllar içinde saraydan çıkıp uluslararası müzayedelerde görünmeye başladı. Bugün ise, milyarder iş insanı Nelson Peltz’in eşi, eski model Claudia Heffner Peltz’in boynunda bir gerdanlık olarak yeniden ortaya çıktı.

Bu elmas, tarihî zenginliğin nasıl dünya pazarına sürüklendiğinin bir simgesi haline geldi. Saraydan çıkan bir taşın, Batı’nın lüks algısına nasıl dahil edildiği; sadece bir mücevherin değil, bir imparatorluğun da el değiştirmesinin sembolü gibi…

Osmanlı saray mücevherlerinde her taş, kuyumcu ustalarının sabrıyla, sanatla işlenirdi. Göz alıcı ama zarif, kudretli ama dengeli… Bu geleneğin izleri, günümüz mücevher sanatında hâlâ yaşıyor ama artık yalnızca saray kadınlarının değil, modern kadının estetik ve bağımsızlık beyanı olarak yeniden şekilleniyor.

Bugünün tasarımcıları, taşla hikâye anlatıyor.

Bir kolye, bir ayrılık gibi zarif olabilir; bir yüzük, sadakat kadar güçlü.

Mücevher artık sadece değerli bir metal değil; kimlik, hafıza ve tasarımın buluştuğu bir sanat formu.

Bu dönüşümde ise güçlü kadın ustaların, tasarımcıların ve girişimcilerin izi giderek daha belirgin hale geliyor.

“Şimdi ise sektörün önde gelen toptan pırlanta ihracatçılarından biri olan Pınar Özdemir ile, pırlanta dünyasındaki yolculuğunu, kadın girişimciliğini, tasarım anlayışını ve uluslararası pazardaki stratejilerini konuşacağız.”

“Taşın gücünü anlatan kadın olmak; aslında kendi gücünü, sessiz ama sarsılmaz bir dille ifade etmek demek. Çünkü bir mücevherin ışığı kadar, onu seçen kadının hikâyesi de değerlidir.25 yıldır bu sektördeyim ve her taşta bir duruş, her tasarımda bir kadın sesi var. Benim için bu sadece bir meslek değil; kadınların kendi sesini bir forma dönüştürmesine aracı olmak. Bu da bana her gün yeniden güç veriyor.”

Pınar Özdemir

▪︎ Venta markasıyla sektörde ciddi bir yer edindiniz. Mücevhere olan yolculuğunuz nasıl başladı?

Mücevherle yolculuğum 25 yıl önce, bu sektörün kalbinde Nuruosmaniye de başladı. Uzun yıllar boyunca, Türkiye’de alanında en büyük ve en köklü firmalardan birinde çalışarak işin tüm inceliklerini öğrendim. Sadece teorik değil, sahada uygulamalı bilgiyle yoğruldum. Orada kazandığım deneyimler bana sağlam bir temel oluşturdu. Bu süreçte edindiğim birikim, global mücevher markalarına danışmanlık yapma fırsatını da beraberinde getirdi. Farklı pazarlarda, farklı vizyonlarla çalışmak beni sadece mesleki anlamda değil, kültürel ve estetik bakış açısı açısından da zenginleştirdi.Tüm bu birikimi şuan markamızda hayata geçiriyorum. Bu yalnızca bir iş değil, yılların emeğiyle olgunlaşan bir tutkunun yansıması.

▪︎ Perakende ve toptan olarak iki ayrı alanda çalışıyorsunuz. Üretim sürecini nasıl yürütüyorsunuz?

Venta Pırlanta olarak hem perakende hem de toptan alanda sektörün kalbi olan Nuruosmaniye Caddesinde faaliyet gösteriyoruz ve bu iki farklı kulvarın ihtiyaçlarını ayrı ayrı titizlikle ele alıyoruz. Üretim sürecimizin temelinde ise kaliteye olan bağlılık, zaman yönetimi, sürdürülebilir ve güvenilir iş yönetimi yer alıyor. Toptan tarafında, yüksek adetli ve ölçeklenebilir üretim kabiliyetimizle, dünyanın farklı noktalarındaki iş ortaklarımıza hızlı çözümler sunuyoruz. Toptan da ki güçlü üretim kapasitemiz sayesinde, rekabetçi fiyatlarla kaliteli ürünler ortaya koyabiliyoruz. Aynı zamanda özel koleksiyonlar ya da markalara özel tasarımlar için esnek üretim modelleri de sunuyoruz. Perakende tarafında ise işin kalbi tamamen detayda atıyor. Her bir tasarımı titizlikle ele alıyor, işçiliği ve estetiği ön planda tutuyoruz. Kimi zaman tamamen kişiye özel üretim yapıyor, her mücevheri sahibinin hikayesine özel kurguluyoruz.

Her iki alanda da kalite kontrol süreçlerimiz çok sıkıdır. Ham maddeden son ürüne kadar geçen her aşama uzman ekiplerimiz tarafından denetlenir. Bu da hem müşteri memnuniyetini hem de uzun vadeli güveni beraberinde getiriyor.

▪︎ Venta, geçen yıl Türkiye’nin en güvenilir markalarından biri seçildi. Bu güveni nasıl inşa ettiniz?

Güven tek seferlik bir sözle değil, yıllar süren bir istikrarla inşa edilir. Biz, Venta olarak bu yolculuğun hiçbir anında “ben” demedik — her zaman “biz” olduk. Çünkü bu başarı; tasarımcısından ustasına, satış danışmanından müşteri temsilcisine kadar aynı değer etrafında buluşan bir ekibin ortak emeğidir. Bunu birçok röportajımda da hep dile getiriyorum. Söz verdiğimiz kaliteyi her defasında teslim etmek, şeffaflığı ilke edinmek ve müşterimizin yanında durmak en büyük önceliğimiz oldu. Yalnızca mücevher satmadık; insanların en özel anlarına eşlik ettik, onların güvenini kazandık. Bizi........

© Muhalif