Türkiye ve AB: Yol ayrımındayken yapılması gerekenler
“Avrupa Birliği’ne artık ‘yolunuz açık olsun’ demenin zamanı!” başlıklı, 30 Temmuz 2021’de Cumhuriyet’te yayınlanan yazımın girişinde “(…) son yıllarda (…) karşılıklı gelişmelere bakarak Türkiye'nin AB’ye tam üyelik hedefinin anlam ve getirisini artık yitirdiğini görüyorum” demişim! Ve maalesef yanılmamışım! Zira, ilişkilerimizin o günden bugüne kadarki seyri, bu öngörümü fazlasıyla doğrular niteliktedir.
AB, CAZİBESİNİ YİTİRİYOR, DEĞERLERİNİ AŞINDIRIYOR
Önce Avrupa'ya bakalım… Kuruluş Antlaşmasının 2. Maddesi’ne göre, birliğin dayandığı temel değerler şunlardır: insanlık onuruna saygı, özgürlük, demokrasi, eşitlik, hukukun üstünlüğü ve azınlık mensuplarının hakları dahil olmak üzere insan haklarına saygı. Üye ülkelerce ön plana çıkarılan, genişledikçe yeni üyelerce benimsenmesi şart koşulan bu değerler kümesi, ilk yıllarında birliğin gelişmesi ve güçlenmesini sağlamıştır. Ancak küreselleşme ve ona bağlı çoklu sınamalar, AB’nin, kuruluşuna yön veren bu yüksek değerlerden göreceli olarak uzaklaşmasına neden olmuştur. Kurucu değerler arka planda yerlerini korumakla beraber, Avrupa ülkelerinin baş edemediği toplumsal sorunlar bünyeyi sarmaya başlamıştır. Sömürgeciliğin ardılı olarak gelişen ırkçılık, zamanla yabancı düşmanlığı, İslamafobi ve düzensiz göç karşıtlığı Avrupa ülkelerinin birçoğunda sıradanlaşmaya başlamıştır. Avrupa böylesine toplumsal çalkantıların kıskacındayken, şimdi ABD Başkanı Trump’ın savunma harcamalarının yetersiz olduğu eleştirileri ve NATO’nun yükünü artık ABD’nin tek başına çekemeyeceği ilanının karşısında savunma konularında da sıkıntılı bir döneme girmiştir. Bu haliyle, özellikle Türkiye bakımından, AB’nin bir cazibe ve değerler merkezi olma vasıfları ciddi ölçüde aşınmıştır.
TÜRKİYE DE ADAY........© Muhalif
