menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Burası ve Sonrası

8 1
11.05.2025

Günün duygularıyla verilmiş politik reaksiyonların dışında 19 Mart; Türkiye’nin kısa, orta ve uzun vadeli siyasal denklemini yeniden şekillendiren; siyasal sistemdeki sinsi değişimleri ayyuka çıkaran, çok boyutlu dönüşüm süreçlerini görünür kılan bir kırılma anıydı.

19 Mart’ı geride bırakalı yaklaşık sekiz hafta oldu. Bu sekiz hafta, ülkede nefes almaya çalışan herkes için heyecanlı ve endişeli geçti. Yoğun ve sisli politik gündem karşısında ben dahil birçok insan yaşanan gündelik olaylar üzerinden siyasi kanaatlerini şekillendirdi. Ancak bugün bu yazıda, iktidar bloğunu muhalif mahalleden gözlemleyen bir vatandaş sıfatıyla, sekiz hafta önce geride bıraktığımız bu kırılma noktasının tetiklediği veya tetikleyeceği muhtemel süreçleri düşünmek ve tartışmak istiyorum.

AKP ve MHP birlikteliğiyle vücuda gelen “Cumhur İttifakı” sanıyorum çok partili siyasal yaşamımızın gördüğü en başarılı koalisyon modellerinden birisi. Aynı siyasal kökten gelmeyen ancak politik yaşamları esnasında zaman zaman birbirleriyle yakınlaşmış iki farklı geleneğin birleşimiyle kurumsallaşan bu ittifak, kamuoyunda görünür ciddi bir bunalım geçirmeden ülkemizi takribi sekiz senedir yönetiyor. Ve sanıyorum, 2018 seçimleri sonrasında resmen geçilen yeni sistemin doğal bir ürünü olan Cumhur İttifakı’nın içerisindeki güç merkezleri ilk kez bu kadar görünür vaziyette.

Devlet içerisinde yürütmeyi dengeleyecek hiçbir organın kalmamış olması ve bütün kamu kurumlarının partizanca yönetilmesi, iktidarı oluşturan gruplar arasındaki çatışmaların bugüne kadar kamuoyunda pek görünmemesine sebep oluyordu. Bugün geldiğimiz noktada yargıdan bürokrasiye, bürokrasiden partilerin genel merkezlerine, genel merkezlerden parlamento gruplarına iktidar içerisindeki bütün elit grupların birbirleriyle örtüşmeyen açıklamalarına, söylemlerine ve kulislerine maruz kalıyoruz. Öncelikle şunu ifade etmek gerekiyor, iktidar hiçbir zaman kamuoyuna yansıdığı kadar tekil bir yapıda kurumsallaşmadı. İçerideki kadrolar çok uzun zamandır birbirleriyle içeride çatışıyor, güç mücadelelerinde bulunuyordu. Ayrıca geçtiğimiz yeni sistem sonrasında Cumhurbaşkanının, külliye etrafında topladığı bürokrat kökenli siyasetçilerden —ne kadar siyasetçi oldukları tartışılır — oluşturduğu yeni siyasal merkez, yürütmenin ve yasamanın ürettiği politikaların ana merkezi gibi görünüyordu. Keskin hiyerarşik hatlarla çizilmiş bu parçalı iktidar yapısının dayandığı tek bir meşru zemin vardı; Erdoğan’ın kişilik kültü.

Bana sorarsanız eğer, bugün yaşadığımız bu buhranlı süreç tamamen bu zeminin meşruluğunu kaybetmesiyle alakalı. Şahsi kanaatim, 19 Mart’ın Erdoğan’ın siyasal hayatını nasıl bir çizgide sürdüreceğine yönelik yapılmış bir girişimden ziyade, iktidar içerisindeki bazı grupların Erdoğan sonrası döneme dair giriştiği yeni bir........

© Muhalif