menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

DOĞRU BİLGİNİN ÖLÇÜTÜ NEDİR?

23 0
28.06.2025

Her çağın kendine özgü sorunları olmuştur ve olmaya da devam etmektedir. Geçmişte bilim insanları, düşünürler ve bilgi elde etmek isteyenler, kitap bulmak ve okumak zorundaydılar. Günümüzde ise insanlar, her ne kadar kitap okumaya devam etseler de seyahat etmeden ve fazla çaba göstermeden bilgisayar ve yapay zeka vasıtasıyla istedikleri bilgiye ulaşma imkânına sahipler. Dolayısıyla bilgiye ulaşma konusundaki sorunlar, önemli ölçüde ortadan kalkmış olsa da internetten ve sosyal medyadan elde edilen bilgilerden hangilerinin doğru, hangilerinin yanlış ve yalan olduğu konusundaki sorunların devam ettiği, hatta daha da karmaşık ve içinden çıkılmaz bir hâl aldığı görülmektedir. Amaca ulaşmak için her şeyin mübah sayıldığı ve Makyavelist anlayışın bir yöntem olarak kullanıldığı bu yeni dünyada, doğru bilgi ile yanlış bilgilerin ayırımı ise ciddî bir sorun oluşturmaktadır. Bu nedenle insanlar, çoğu kere hangi bilgilerin doğru, hangi bilgilerin yanlış olduğunu anlayamamakta, ister istemez yanlış bilgileri doğru zannedebilmektedir. Zira doğru bilgi, bilimde ayrı, felsefede ayrı ve dinde ayrıdır ve farklı kriterlere sahiptir. Bir diğer ifade ile bilimdeki doğruluk kriteri ile dindeki doğruluk kriteri aynı değildir.

Mesela bilimde doğru bilgi, “Güvenilir ve geçerli araştırma yöntemleriyle elde edilen bilgidir, fakat bu bilgi mutlak doğru anlamına da gelmemektedir.” Felsefeye göre doğru bilginin kriterleri ise uygunluk, tutarlılık, tümel yaklaşım, apaçıklık ve yarardır.

Uygunluk, öne sürülen ifade, bildirdiği şeyin nesnesiyle örtüşüyorsa doğrudur. Söz ile gerçeklikte var olan durumun birbirine uyumlu olmasıdır.

Tutarlılık, öne sürülen ifade, doğru olarak kabul edilen başka bilgilerle çelişmiyorsa veya bir akıl yürütmeye dayanma sonucunda oluşmuş ve mantıksal açıdan geçerliyse doğrudur.

Tümel uzlaşım, öne sürülen ifade, çoğunluk tarafından doğru kabul ediliyorsa doğrudur.

Apaçıklık, öne sürülen ifade, açık ve seçik olması durumunda doğrudur.

Yarar, bu ölçüte göre bilgi, pratik hayatta fayda verme koşuluyla doğrudur.[1]

Dinde ise esas olan inançtır, dolayısıyla insan neye inanıyorsa onun için doğru olan bilgi odur. İslâm’da ise doğru bilgi, Allah’ın vahiy yolu ve peygamberleri aracılığı ile insanlara ulaştırdığı bilgilerdir ve bu bilgilerin insanlar tarafından tahrif edilmemiş olanıdır. Bu nedenle her Müslüman, bu şartlara uygun olan tek dinî kaynağın Kur’ân olduğuna inanır. Nitekim Kur’an’ın bir ismi de “Furkân”dır ve bu isimlendirme de “Âlemlere uyarıcı olsun diye kuluna Furkân’ı indiren Allah’ın şanı ne yücedir” [2] ayetinde yer almaktadır. Bu tanımlama, Kur’an’ın dinî konularda bir ölçüt olduğunu göstermektedir. Bilindiği gibi ölçüt, “Bir yargıya varabilmek ya da bir değer biçebilmek için başvurulan ilke, ölçü, bilgide doğruyu yanlıştan ayırt etme aracı” demektir

Furkân ise “iki şeyin arasını ayırmak” anlamına gelmekte ve “hakla bâtılı, imanla küfrü, helâl ile haramı… ayırıp belirlemeyi ve zıt değerlere sahip olan şeylerin birbirinden ayrılmasını sağlayan ölçüyü ifade etmektedir.[3] Bu misyonu gereği Kur’an, Tevrat, İncil ve Cahiliye inancaları ve yaşam tarzlarındaki doğruları tasdik; yanlışları ise ret veya tashih etmiştir. Diğer bir ifade ile onun temel misyonu, ipka, iptal ve ikmal olmuştur.

Mesela Yahudîlerin Kızıldeniz’i geçtikten kısa bir müddet sonra buzağıya taptıklarını gören Hz. Musâ’nın çok öfkelendiğini, elindeki levhaları yere atarak Hz. Harun’a kızdığını anlatan Tevrat’ta, “İsrailin Allah’ı Rab şöyle diyor: Herkes kılıcını beline kuşansın ve herkes kendi kardeşini ve herkes kendi komşusunu öldürsün. Levi oğulları Musanın söylediği gibi yaptılar ve o gün kavmdan üç bin kadar düştü[4] bilgisi yer almaktadır.

Kur’an’da ise bu bilgi, doğrulanmamakta ve........

© Mir'at Haber