FATİH SULTAN MEHMET’TEN ÜMMETE MEKTUP
FATİH SULTAN MEHMET’TEN ÜMMETE MEKTUP
Bismillahirrahmanirrahim
Ey Ümmet-i Muhammed!
Ey yeryüzünde adaletle hükmetmekle sorumlu kılınan müminler!
Ey dualarımda yer bulan, fethin emanetçileri!
Ben ki, Allah’ın izniyle Konstantiniyye’yi fetheden kulum.
Ben ki, ne kılıcıma, ne orduma güvendim; Rabbimin nusretine dayandım.
Ben sadece surları aşan bir komutan değil, aynı zamanda dua ile Rabbimin huzurunda diz çöken bir askerim!
Ben,
zaferi cihangir desinler deyu değil, İ’lâ-yı Kelimetullah için isteyen bir yüreğim!
Ben,
tahtın gölgesinde değil, secdenin nurunda büyüyen bir devletin evlâdıyım!
Ben,
bir çağı kapatırken, kalbini Allah’a açanların safında yer alan bir neferim!
Ben,
sadece top gülleleriyle değil, imanıyla surları yıkan bir ümmetin izinde yürüyen garip bir kulum!
Ama ben bunların hiçbirini kendimden bilmem.
Çünkü ben, bir sözün peşinden yürüdüm:
“Konstantiniyye elbet fethedilecektir! Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur!”
Ben, bu övgünün izini süren, o müjdenin ateşiyle yanıp tutuşan bir ömür yaşadım.
Ben, bir nebi sözünü hedef bellemiş, bir ümmet duasını yüklenmiş neferim.
Ben bu şehri aldığımda, bana “Fatih” dediler.
Oysa ben biliyorum: Fethi yazan ben değilim, fethin sahibi Allah’tır!
Ben, sadece o vaadin gerçekleşmesi için
gündüz kılıç kuşanan,
gece secdeye kapanan,
gönlünü duayla dağlayan,
nefsini Rabbine teslim eden bir yolcuyum.
Ben,
toprak fethetmeden evvel,
nefsimi fethetmeye azmeden,
surlardan önce kalbimin duvarlarını yıkan bir garibim.
Ben,
zaferi insanların övgüsünde değil,
mazlumların duasında arayan;
ünvanı insanların dilinde değil,
Rahmân’ın katında dileyen bir sultânım.
Ey Ümmet-i Muhammed!
Bugün hâlâ fethedilmeyi bekleyen şehirler var, farkında mısınız?
İslâm’ın adaletini bekleyen yetimler, zincirlerinden kurtulmayı bekleyen mazlumlar var!
Ben Konstantiniyye’nin kapısında “Bu surlar aşılamaz!” diyenleri işittim.
Rabbime yöneldim ve dedim ki:
“Ya Allah! Bismillah! Allahu Ekber!”
Ve Konstantiniyye düştü…
Çünkü fetih, sadece kılıçla değil imanla olur.
Zafer, sayıyla değil, takvayla gelir.
Peki siz?
Hangi surlara dayandınız?
Hangi zincirleri kırmak için yola çıktınız?
Hangi mazlumu zulmün pençesinden çektiniz?
Benim ordumun önünde ilim vardı!
Yanımda sadece mücahitler değil; geceyi secdede eriten âlimler de vardı!
Ben Kur’an’ı bayrak bildim, adaleti kılıçtan üstün tuttum!
Şimdi size soruyorum:
Hangi bayrağın gölgesinde yürüyorsunuz?
Hangi âlimin ışığında yol alıyorsunuz?
Hangi hakikatin ardında saf tutuyorsunuz?
Ey Ümmet-i Muhammed!
Ben çağ açtım, siz hangi karanlığı kapatacaksınız?
Ben surları yıktım, siz hangi kibir duvarlarını devireceksiniz?
Ben bir şehri fethettim, siz hangi kalpleri Allah’a çevireceksiniz?
Uyanın!
Zulüm meydanlarda kol........
© Mir'at Haber
