EFENDİM
‘Var edenin adıyla insanlığa inen nur!’
Efendim! El emindin. Sevilir, sayılır, el üstünde tutulurdun. Doğumun mucizeler demeti sermişti insanlığın önüne. Gittiğin yerlere bereket yağardı. Bulutlar güneşten korurdu kıymetli bedenini. Bulunduğun ortama güzellikler gelirdi. Varlığının hikmeti yıllar sonra anlaşılacaktı. İnşirahı küçük yaşlarda yaşamış, bu nedenle de dünya nimetleri ilgini çekmez olmuş, evrensel mesajı yüklenmeye hazırlanmıştın.
Efendim! Bir gece, kutlu bir gece, sana “Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir.’’ diye emredilince sözün en yücesiyle muhatap olduğunu anladın. Anladın bütün yaşadıklarının hikmetini ve ‘’Ey örtüsüne bürünen! Kalk ve uyar! Sadece rabbinin büyüklüğünü dile getir.’’ ayetleri sonrasında tevhid mücadelen emredildi. Kalktın, kutlu yürüyüşünü başlattın. Sana tabi olanlar olduğu gibi ‘atalarının dinini’ bırakmak istemeyenler ve sana karşı çıkanlar oldu. Sen onları karanlıklardan nura çağırırken onlar cehalet karanlığını tercih ediyorlardı. Karanlıklardan beslenenlerin oluşturduğu cephe sana ve güzide arkadaşlarına türlü türlü işkenceler yaptılar. Arkadaşlarının bir kısmı daha yolculuğunun başında şehit oldular. Seninle kan bağı olan ama inancının düşmanı cehaletin babası üstüne deve işkembesi atacak kadar iğrençleşti. Lakin yolculuğuna devam ettin sen.
Efendim! Sana türlü türlü dünyalıklar, güzel kadınlar, makam ve mevkiler teklif ettiler de sen davanı satmadın. ‘Bir elime ayı, diğerine güneşi verseler davamdan........© Mir'at Haber
