menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yahudi Kindarlığı

20 0
previous day

Müminlerin annesi Safiyye validemiz anlatıyor: “Ben babam Huyyey b. Ahtab ile amcam Ebû Yâsir b. Ahtab’ın en sevdikleri çocuğuydum. Bir yere gittiklerinde mutlaka beni de yanlarına alırlardı. Resûlüllah (sav) Medine’ye geldiklerinde Kubâ’da, Benû Amr b. Avf ailesine misafir olmuştu. Haberi alır almaz babam ve amcam erkenden Resûlüllah’In yanına girdiler. Ben de onları dışarda bekliyordum. O kadar uzun kaldılar ki, gün batımıyla çıktılar. Fakat Resûlüllah’ın yanından çıktıklarında onları çok yorgun ve bitkin bir şekilde gördüm. Biraz tereddüt ettimse de her zamanki gibi onların kucağına koştum, fakat kederlerinden hiç biri benimle ilgilenmedi. Adeta dayak yemiş gibiydiler.” [1]

“Kendi aralarında konuşurken duydum. Amcam Ebû Yâsir babama, ‘Yani o gerçekten o mudur, diyorsun?’ diye sordu. Babam, ‘Evet, vallahi onun ta kendisidir’ dedi. Amcam, ‘Peki, onu tanıyıp tespit ettin, öyle mi?’ diye sordu. Babam, ‘Evet, bunda kuşku yoktur” dedi. Amcam, ‘Peki, ne yapmayı düşünüyorsun?’ dedi. Babam, ‘Hayatta kaldığım sürece ona adavet edeceğim’ dedi.”[2]

Bâbil Kralı Buhtunnasır’ın Kudüs’ü işgal edip Süleyman Mâbedi’ni yıkmasından sonra [M.Ö. 586] buradan çıkarılan Yahudiler Hicaz bölgesine gelip yerleşmişlerdi. Şüphesiz Yahudilerin Hicaz bölgesine göç etmelerinde sadece Buhtunnasır’ın baskısından kaçış rol oynamamış, son peygamberin Yesrib’e hicret edeceğinin kutsal kitaplarında yer alması da etkili olmuştu.[3] Hicaz’a gelen Yahudiler, Yesrib, Hayber ve Vâdi’l-Kurâ’ya yerleştiler. Ve “Son peygamber bizim çocuklarımızdan biri olabilir” diyerek hep beklenti içinde kaldılar. Yahudilerin en seçkin kabileleri Benû Kurayza, Benû Nâdir ve Benû Kaynuka Yahudileri, Medine’nin çevresinde kaleler inşa ederek oralarda yaşamaya başladılar. Safiyye validemizin babası Huyyey b. Ahtab, Medine civarındaki bir kalede yaşayan Benû Nâdir kabilesinin kralıydı.

Medine’li Ensar’dan bazıları şöyle dediler: “Resûlüllah (sav) Medine’ye geldiklerinde hemen ona icabet ettik ve Müslüman olduk. Ancak Yahudiler, ‘Bu adama inanmayın, bu yalancıdır. Yesrib’e hicret edecek son peygamber bu değildir. Son peygamber bizden çıkacaktır’ demeye başladılar. İşte Bakara Suresinin şu ayeti bizler ve onlar hakkında nazil oldu. Allah şöyle buyurdu: “Onlara Allah katından ellerindekini (Tevrat’ı) doğrulayan bir kitap gelince, daha önce kâfirlere karşı zafer isterlerken işte şimdi bilip tanıdıkları (o Kur’an) kendilerine gelince onu inkâr ettiler. Allah’ın lâneti böyle inkârcılaradır.”[4]

Yahudilerin imana gelmelerine engel olan tek şey, kalplerinde büyüyen haset idi. Medine’ye hicret eden Hz. Peygamber’i gördüklerinde, Tevrat’ta işaretlerini gördükleri halde onu bile bile inkâr ettiler. Bu da hasetten başka bir şey değildi. Yahudiler iman etmemekle kalmadılar, Araplarla olan dostluklarını devreye sokarak Müslümanları küfre döndürmek için birçok dolaplar çevirdiler. Bazılarının münafık olmalarına sebep oldular. Nitekim münafıkların reisi kabul edilen Hazreç kabilesinin reisi Abdullah b. Übey, Benî Kaynuka Yahudileriyle sıkı fıkı ilişki içindeydi. Allah onların kin ve hasetten dolayı Müslümanları nasıl putperestliğe........

© Mir'at Haber