KENDİNİ YAZDIRAN
Yazı, hokka ile divitin kâğıtla olan aşkının ifadesidir. Yazı, kalemle kâğıdın dansı; klavyenin tuşlarıyla ekranın iş birliğidir. Yazı, duygu ve düşünceleri gelecek nesillere miras bırakma çabasının ürünüdür. Yazı özgürlüktür. Evet, aslında yazı en çok da özgürlüktür.
Yazma işiyle uğraşanlara eskiden kalma alışkanlıkla ‘kalem erbabı’ dense de şimdilerde çoğu klavye kahramanıdır. Kalem kullanmaya devam edenler var şüphesiz. Onlar, gelenekleri sürdürme konusunda kararlılık göstermeye devam edenlerdir. Özellikle de kurşun kalem ya da dolma kalem konusunda hassasiyet gösteren yazarlar, şairler vardır. Bunlardan biri de İsmail Karakurt’tur. Kendisi Türk Dili dergisinin Ocak 2024 sayısında ‘’ Kurşun Kalem: Hatıra Kale’m’’ başlıklı bir deneme yazmış. Bir solukta okuyacağınız bu denemede şu ifadeleri kullanmış: ‘’… benim için kurşun kalem günlük hayatımın vazgeçilmez eşyalarından biridir. Tıpkı bardak, kaşık, çatal, mendil, her ne kadar artık yeterince saçım olmasa da tarak gibi eşyalardandır. Kurşun kalemim benim, suç ortağım, karanlığın içindeki ışıltım, ne güzelsin, göğsümdeki küçük güneş. Kurşun kalem benim tecelli eşyam, teselli eşyamdır. Her daim cebimdedir, benimle gider her gittiğim yere, ona ayrılık yoktur. Kâğıttan kapının ilk kapısını kurşun kalemle açtım. Şiirlerimi, günlüklerimi yıllar yılı kurşun kalemle yazdım. Not kâğıtlarım olmasa bile, kurşun kalemim, yanımda olanım, ayrılmazımdır.’’ Yazının bir başka yerinde şöyle der: ‘’ Şiir yazmaya başlarken (şiir taslaklarım hep kurşun kalemledir) besmele çektikten sonra kurşun kalemi........© Mir'at Haber
