menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Tarihselcilere itirazım ve sorularım

20 0
23.07.2025

BU YAZI 17 Mart 2017 TARİHİNDE MİRAT HABER’DE YAYINLANMIŞTIR: BUGÜN KAMUOYUNDAKİ TARTIŞMAYA IŞIK TUTMASI İÇİN AYNEN YAYINLIYORUZ:

Ali Bardakoğlu’nu kırk yıldan beri tanırım. İlmî yönden mütemayiz kişiliği yoktu. Son dönemlerde geleneksel dîn anlayışına muteriz olan çıkışları oldu. Eleştirileri calib-i dikkatti. Birkaç makalesini okudum.

Vakfımız Ardev’e davet ettim. Düşüncelerini kendi ağzından dinledim. Aşırı uçlardaydı. Kölelik, Recm, Ergenlik öncesi evlilik gibi konuları Kur’ânî mevzularmış gibi eleştiriyordu. Tarihselcileri aşan bir mantıkla Kurân’ın sosyal ve ekonomik hayatına yönelik ilkelerinin lafzî anlamları içinde değerlendirilemeyeceğini yer yer açık, yer yer de örtülü biçimde dile getiriyordu

Başkanı olduğu Kuramer, Kur’ânın Arap örfü ve bilgisine göre nazil olduğunu söyleyen tarihselci Mustafa Öztürk’ü benimsemişti, Mustafa Öztürk Karar gazetesindeki köşesinde “tarihselci karşıtları şu şu konulara açıklık getirseydi ya…” çağrısını yaptığı sırada Ali Bardakoğlu’nun Kayıt Dışı Din Pazarı yazısı gelince aşağıda okuyacağınız yazıyı kaleme aldım. Fikir bakımından aralarında aynilik olduğundan ikisi de anılmaktadır. Yönelttiğim sorularda muhatap sığası kullanmadım ama zina ve eşcinsellik sorusu dışındaki sorularıma muhataptırlar. Niyetleri Allah bilir maksadım şahıslar değildir; zararlı gördüğüm akıma karşı çıkmaktır.

Aziz Kardeşim Ali Bardakoğlu;

Daha önce okuduğum makaleleriniz ve efkârını benimsediğiniz Mustafa Öztürk gibi kardeşlerin görüşleri sebebiyle sizi eleştirdiğiniz görüşlerden daha tenkit edilebilir görmekteyim; üstelik sakıncalı da bulmaktayım. Böyle olmakla birlikte bana gönderme lütfunda bulunduğunuz “Kayıt Dışı Dîn Pazarı” başlıklı makalenize imza atabilirim. Bunlar benim onlarca yıllık görüşlerimin daha bir vukufla dile getirilmiş şeklidir. Allah razı olsun.

Siz geleneksel yapıyı eleştirmekle kalmıyor, gereğince anlamaya çalışmadığınız Kur’ân’ı da asliyetinden soyutlayarak bizce “…belürsüz bir bakış açısıyla” yorumluyorsunuz. Ama bunu apaçık olarak dile getiremiyor ve örneklendiremiyorsunuz. Yanılmış olabilirim, bağışlayın ama verdiğiniz görüntü budur.

Evet, bazen açıktan ve bazen de satır aralarından okuyabildiğimiz tarihselcileri de aşan görüşleriniz, lafzi mûcepleri yönünden uygulanma noktasında Kur’ân’ı da yetersiz bulmaktadır. Ama yetersizliğe örnek olarak verdiğiniz görüşler hiç mi hiç Kur’ânî değildir.

Görüşlerinizdeki Açık Zaaflar ve Açıklamalarımız

Örneğin sizin de birçok makalenizde tekrarlayıp dile getirdiğiniz görüşlerinizin bir kısmı, Mustafa Öztürk’ün diliyle “temcid pilavı” misali tekrar tekrar ısıtılıp önümüze koyduğunuz türden ve şöyle:

“Kur’an’daki tüm ahkâm her zaman ve zeminde lafzî mucepleriyle tatbik edilsin diye vaz edilmiştir” düşüncesine sarahaten veya zımnen sahip çıktıklarından, hiç değilse kıtâl, ganimet, zimmîlik, kölelik gibi konularla ilgili ayetlerin günümüz sosyolojisinde nasıl uygulanacağı ya da uygulamaya yönelik ne tür adımlar atılacağı meselesini izah etmek zorundadır. Ne var ki sayın tarih-üstücülerimiz izahat hususunda isteksiz davranmaktadır.”

Kur’ân insanı olarak ben istekliyim. İzahlarım da aşağıda.

a. Kur’ân’da Rabbimiz Peygamberimize ve müminlere Kıtal/Savaş emri veriyor. (Nisa 84, Bakara 190) Bu doğru. Bir diğer doğru da Kıtal âyetlerini özetleyen Bakara 190; Nisa 91; Tevbe 36 ve Hac 39’ da emredilen Kıtalin bizimle savaşanlarla savaşı içermekte oluşudur. Üstelik mazlumları korumak için savaşmamız da emredilmektedir.(Nisa 75)

Kıtal emrinde anlayamadığınız nedir? Mütecavizlerle savaşılmayacak mı?

Dünyada ordusu olmayan millet var mı? 20. asır iki dünya harbini yaşamadı mı? Emperyalistlerin Ortadoğu savaşı devam etmiyor mu? Savaşmasaydık mesela kurtuluş harbini nasıl verecektik?

b. Ganimeti amaçlamaksızın meşru savaş sonucuGanimetalmak Kur’ânî ve de adil bir yasadır. Burada anlaşılamayacak bir husus göremiyoruz? Soralım: Savaş açanların sebebiyet verdiği zararları kim karşılayacak? Dünyamızda savaş tazminatı diye bir gerçeklik olduğunu bilmiyor muyuz? Dünya gerçekleri ve Kur’ân’ı anlamdan konuşmak da ne oluyor?

c.Zimmiliğikavramayan bilgi yoksunu insanlar İslâm adına nasıl konuşabiliyorlar anlamak mümkün değildir.Temel haklar ve özgürlüklere sahip olup askerlikten bile muaf olan zimmiler azınlıktır. Azınlıklar dünyamızda varlığını sürdürmüyor mu?

Azınlığın çoğunluğu yönettiği ülke var mı? Örneği bizden verirsek 500 yıldır Rumlar ve Yahudiler aramızda ki varlıklarını sürdürmüyor mu? Hangi batı ülkesi daha medeni bir azınlık sistemini fiilen oluşturulabildi? İş gücümüze muhtaç olmasalar Müslümanları benimseyip içselleştirecek bir batı ülkesi gösterilebilir mi? Mültecilere bakış açıları ortada değil mi? 14 asırlık İslâm tarihinde hangi Müslüman ülkede Ehl-i Kitabofobi oluştu?

d. Tarihselcilerimiz gibi Kur’ân’ı anlamak için okumayan ve kavram çalışması yapmayan donanımsız kişilerin onaylamadıkları geleneğin engelleyici izinde kölelik ve odalık sistemini anlaması mümkün değildir. Mazur görelim ama İslâm Savaş Esirliği Sistemi’nitam bir bağnazlıkla hâlâ kölelik ve odalık sistemi olarak sömürmelerini nasıl mazur görelim. Esir ile köle arasını ayıramayan, “Ma meleket” nedir diyerek ortaya dökülmelerinde cevabımızı dinlemeye bile tahammül edemeyen benzeriniz tiplere nasıl tahammül edelim. Öğretmek istiyoruz da öğrenmeye niyet yok.

Konuyu açıklayan “Kur’ân ve Sünnet Işığında Câriyeler ve Sömürülen Cinsellikleri” isimli 300 sayfalık bir kitap telif ettik, her birinize de sunduk. Sizi davet edip bizzat dinleme inceliğini gösteren kardeşinizi dinlemeye bile tahammül edemediniz. Zerafeti geçtik karşıt fakat doğru fikirlere saygı nerede?

Tarihselcilere İtirazım ve Sorularım | 2

Ne İstiyorsunuz? Örnek Modeliniz Nerede?

Akademisyensiniz, Diyanet İşleri Başkanlığı yaptınız, dünyayı da tanıdınız, kemal döneminizdesiniz, konuşuyor ve yazıyorsunuz. Ülkemiz için bir kazançsınız. Biz de sormadan edemiyoruz.

Kur’ân’da yer alan hangi “Haddi/Ceza kuralını”, hangi “Sosyo-ekonomik hükmü” nasıl değiştireceksiniz?

Mesela yukarıda değinenlere ek olarak “günümüz sosyalojisinde” yer bulunulamayacağını ileri sürdüğünüz görüşlerinizin bir kısmından mülhem soralım;

Kısas

Yüce Kitabımız Kur’ân’ın Kısas adını verdiğimükemmel üstü mükemmel bir Kur’ânî ceza sistemimiz var. Suçta ve cezada şahsilik ilkesini pekiştiren, mağdura ve maktulün varislerine yetki veren, yapılana bire bir ceza yanısıra af ve tazminat seçeneklerini de içeren, sayılı ilkeleri muhtevi Kıssası mı, yoksa onun özel kısmını oluşturan katile ölüm cezasını mı ilga edeceğiz? Bu soruları sormakla galiba haksızlık ediyoruz. Çünkü Allah suçlardan koruyucu; fertlere ve topluma hayat bahşedici bu sistemini yüceliğini ancak akıl ve gönül birlikteliğini kurabilenlerin kavraya bileceğini bildiriyor?(Bakara 179)İnsanlık Kısas’tan daha muhteşem bir ceza sistemi oluşturabildi mi?

Silahlı Savaş

Emperyalist mütecavizlere karşı vermekle yükümlü olduğumuz silahlı savaşı mı yürürlükten düşüreceğiz? İslâm dünyasını sömürmeyi sürdürmeye kararlı Emperyalistlerin oryantalistler ve içimizdeki işbirlikçileriyle öldürmeye çalıştıkları silahlı cihad ruhumuzu yitirirsek nasıl ayağa kalkacağız? Bir fikrimiz var mı?

Faiz

Borca dayalı para basım sistemi yanısıra dünyamızın en azim sömürü aracı olan faizi mi helâl kılacağız? Faiz sarmalına alınarak kanı emilen dünyanın ve ülkemizin hal-i pür melali bizi uyarmayacak mı? Allah ve Resülü’nün savaş açılmasını emrettiği modern eşkıyaya Diyanet gibi dolaylı destek vermeye devam mı edeceğiz?

Celde Cezası

Kur’ân’da yer almadığı için Recme hayır diyelim de dört şahidin şahitliği ile sabit olan yani alenen yapılan zinaya Celde/yüz sopa cezasını da mı çağdışı göreceğiz?

Çok Eşlilik

Asrımız dünyasında örneğin Almanya, Amerika ve Fransa vs. de her bir erkek ve kadın ömrü boyunca ortalama 15 cinsel partnerle ilişki yaşarken ancak kadınların onayıyla işlerlik kazanabilecek olan üstelik hukukî ve ahlâkî sorumluluğu da muhtevi olan ruhsat nitelikli çok eşliliğe mi günümüz sosyolojisinde yer bulamayacağız?

Seküler Demokrasi

İnsanın insanı sömürmesine mani değiştirilemezleriyle insanlığın ümidi olan İslâm ile ayarlı demokrasiye hayır deyip, örgütlü kişilerin, kurumların ve uluslararası şirketlerin egemenliğine açık seküler demokrasiye mi evet diyeceğiz?

Hırsızlık Cezası

Mal gibi can da dokunulmazdır. Bütün kavgaların, cinayetlerin, işgallerin ve savaşların uğruna yapıldığı, hukuki ve diplomatik eylemelerin yolunda seferber edildiği, ölüme varan cezaların biçildiği mallara uzanan hırsızların ellerini kesme cezamızı ilkel mi bulacağız? Emperyalist emellerle kendi aralarında yaptıkları iki cihan harbi ile milyonlarca insanı katleden ve hâlâ katletmekte olan karanlık batı medeniyeti ile mi bağdaştıramayacağız? Hırsızlığı tanımlamada ve ceza nisabının belirlemede sıkıntı yok. Çünkü Kur’ânımız tanımlayıp belirlemiyor.

Erkeğe ve Kadına Boşama Hakkı

Kur’ân’a göre mehir verecek, nafakayı üstlenecek ve boşama halinde boşama tazminatı ödeyecek (Bakara 241) kocaya doğrudan boşama, kadına da mehiri iade koşuluyla ve yargı kararıyla boşanma hakkını veren özkürlükçü ve insan onuruna saygılı muhteşem bir Kur’ânî boşanma sistemine sahibiz. Bunu mu uygulanamaz görüyoruz?

Kadının Şahidliği

“Şahidliği gizleyenin kalbi günahkâr olur” ifadeleriyle temelleri atılan şahitlik sistemimizin ekonomik konulara has olarak “biri unutursa diğeri hatırlatsın” gerekçesiyle bir erkeğe karşılık iki kadın şahitliği konusunu nasıl oluyor da anlayamıyoruz? Konunun işlendiği Bakara 282’de “Eksetu ve Ekvemu/ daha adil ve daha sağlam olur” ifadeleriyle yalnızca tercih edilebilir olduğu bildirilen kadının şahitliği konusunu nasıl bir cehalet adına sömürmeye devam ediyoruz?

Ergenlik Öncesi Evlilik

Hele hele sömürülen şu ergenlik öncesi çocukların evlendirilmesi konusu yok mu? Geleneksel fıkhımızda onaylanan ama Kur’ânımızda ancak ergenlik ve ergenlik üstü rüşt şartıyla onaylanan bu konuyu birçok âyet yanı sıra Talak sûresinin 4. ayetinin kasıtla aleyhte yorumlanarak İslâm’a yamanmasını gerçek kabul edip İslâm’ı yetersiz mi göreceğiz?

Mîras Sistemi

Allah kullarına zulmeder mi? Eşit değil ama yüklenen göreve göre hak tevzi eden adil bir miras sistemimiz var. Aileyi kurma, eşe ön tazminat niteliki mehir verme ve bir ömür boyunca da ailenin nafakasını temin etme görevini yüklediğiniz erkeğe kadına eşit miras vermek zulüm değil midir? Sizin batıl sanınız üzere erkeğe erkek olduğu için verilen, kadından da kadın olduğu için kesilen bir şey yok.

İslâm’a eksiklik yamamada maharetlisiniz, anladık. Bir de de resmi nikâh merasimi sonrasında ölen kocanın karısına mîras verdiği halde aylarca karnında, yıllarca kucağında ve ömür boyunca da kalbinde taşıdığı oğlunun........

© Mir'at Haber