menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

ALLAH’A VE AHİRET GÜNÜ’NE İMAN ETMEK! 

275 1
30.08.2025

İman’ın temel şartlarının başında bunlar gelir. Melek’ler, kitap’lar, resuller, hayır ve şerrin Allah’ın iradesinin içinde olduğuna iman, hepsi bu iki şartın içindedir aslında.

Bizim kelami anlayışımıza göre “Şöyle olmasaydı böyle olurdu” ya da “olmazdı” demek Şeytandan’dır. Evet, Allah (cc) herşeyi bir sebeble yaratır, O “ol” dediğinde esbabı ile birlikte yaratır. Tek bir sebeb yok, sebeblerin tümü birlikte gerçekleşir. Bu cenab-ı Allah’ın kuvvet ve kudreti ile ilgili bir konudur. Allah (cc) sebeblere mahkum değil, sebebler de Onun iradesi içindedir.

Bütün bu oluş, hercümerc Allah’ın iradesi içinde olmakla birlikte, akıl sahibleri olarak bizim bu yaratılış içinde O’nun rızasını aramamız ve bulmamız, ona tabi olmamız istenir. Bunu akılla başaracağız ama “tek başına akla” da güvenmemiz söylenir. Çünkü bize hayır gibi gelen şeyde şer, şer gibi gelen şeyde Allah hayır murat etmiş olabilir. “Biz bilmeyiz Allah bilir”. Peki bizim ne yapmamız gerekir? Gerçeklik düzleminden, gerçeklerin basamaklarından yükselip Hakikat arayışına yönelmemiz gerekir. Bu yolculukta Vahyin ve risaletin rehberliğine, tefekküre, istişare ve şuraya ihtiyacımız var.

İşte burada ayağımız tökezliyor. Çünkü korkularımız, umutlarımız, malımız, canımız, sevdiklerimiz, makam, mevki, güç ve iktidarımız devreye giriyor. Bunları kaybetme ve daha fazla kazanmak için dünyevi kıskançlıklarımız, ihtiraslarımız devreye giriyor. Servet, güç ve iktidarımız imanımızdan fazla ise işte burada kaybediyoruz. Evet asıl soru şu: Servet, iktidar ve gücünüze aklınız ve imanınız mı yön veriyor, ya da servet, güç ve iktidarınız, heva, heves ve iktidarınız aklınız, nefsinizin heva ve hevesleri ve iman telakkinize mi yön veriyor. Hangisini hangisine basamak yapıyor ya da feda ediyorsunuz? Hangisini hangi yolda kurban ediyor, ya da feda ediyor, İcabında ayaklarınızın altına alabiliyorsunuz.

Gazze karşısında Müslümanların kişi, örgüt ya da ülke yönetimi olarak durduğu yer, aslında onların bulundukları yeri, Allah (cc) indinde bulundukları makamı gösteriyor. Evet evet, kişi ve toplulukları Allah (cc) indindeki yerini görmek istiyorlarsa, Allahın kendilerini neyle meşgul ettiğine baksınlar. Ve unutmasınlar ki, Allah (cc) servet ve iktidarı halklar ve ülkeler arasında evirir çevirir.

Ne deniyordu kitab’daki hitab’da? (İsrailoğulları üzerinden bize yapılan bir uyarıdan söz ediyorum). O yahudileşme temayülü konusunda Allah (cc) bizi uyarıyor “İman ettim” demekle yakamızın bırakılıvermeyeceğini hatırlatıyor bize. İşte o İlahi emir: (Bakara 155-157) “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele! Onlar, başlarına bir musibet geldiğinde, “Doğrusu biz Allah’a aidiz ve kuşkusuz O’na döneceğiz” derler. İşte rablerinin lütufları ve rahmeti bunlar içindir ve işte doğru yola ulaşmış olanlar da bunlardır”.

Ehliyet, Liyakat, İstişare ve Şura’yı bir kenara bıraktık, “şu giderse, ötekiler gelirse halimiz nice olur” diye birileri, eldeki mevcuda razı olmaya hazır. Ehven-i şer ile yetinmeye razı. Hani, şer gibi gelende hayır olabilirdi. Ötekiler gelir de zulmü sürdürürsek direnirdik. Bizden olunca madem direnmiyoruz. Biz nasılsak öyle idare olunmayacak mı9 idik. Bizin seçtiklerimiz sapıtamaz mı, yanlış yapamaz mı? Kimin geldiği ya da gittiği değil, kimin ne yaptığı esas alınmalı değil mi idi.

Bu anlamda İslam ülkelerinin hali malum. Müslüman ülkelerin halklarının hali de ortada. Hep aynı terane. Vehn hastalığı (dünya sevgisi ve ölüm korkusu) hemen hemen herkesi kuşatmış. Cami var cemaat yok.. İktidarı ve serveti bir şekilde ele geçirenler onu kaybetme korkusu ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar. İktidar ve servet dönüştürücüdür. Önce de kendine sahip olanları dönüştürür, eğer onların akıl ve imanları servet, iktidar ve güçlerinin gerisinde ise. Bize şer gibi gelen şeyde hayır, hayır gibi gelen şeyde şer olabileceğini hep söylüyoruz. Fatiha’da bunu günde 40 kere söylüyoruz da ağzımızdan çıkanı kulağımız duymuyor sanki.. Peygamberimizin komuta ettiği savaşta yenilgi olmadı mı? Orada bizim bilmediğimiz bir sır, hikmet vardı. Hz. Musa ile Hızır aleyhisselamın yolculuğunu hatırlayın. İlahi takdir sorgulanmaz. Allah (cc) zafer ve iktidar sarhoşluğu ile ne yaptığını, nereye gittiğini bilmeyen bir yönetime, bir halka, Rahmeti ile bir uyarıda bulunmak için de onlara yenilgiyi tattırabilir.

Bu süreçte kim, neyi, kimlerle, nasıl ve niçin yapıyor? Bu bizi m imtihanımız ile ilgilidir. Kişi, topluluk, örgüt ve ülkelerin kader’inin tecellisi Allah (cc) bu konudaki ezeli ve ebedi bilgisi iledir. Hayır ya da şer olsun, Dilipak’ın ya da şu veya bu kişinin olumlu ya da olumsuz söz ve eylemleri ile değil. O kişi’nin kendi söz ve eylemleri, onun kişinin kendi akibetini belirler O konuda herkes, o kim olursa olsun, kral ya da........

© Mir'at Haber