“MÜSLÜMAN TÜRKİYE“ Mİ DEDİNİZ!
Mehmet Akif’in “Müslümanlık nerde?” isimli şiiri sanki bu günümüzü anlatıyor. Akif’in tanıklığı önemli. Bu şiir, “Safahat”ın “Hakkın Sesleri” bölümünde yer almaktadır ve bu bölüm 1913 yılında yayımlanmıştır. Şiir, Balkan Savaşları’nın (1912-1913) ardından yaşanan toplumsal ve manevi çöküşün etkisiyle yazılmış olup, dönemin ahlaki ve dini yozlaşmasını eleştiren güçlü bir içeriğe sahiptir.
Şimdi biraz Gazze’yi düşünelim. Biraz da yolsuzluk, yoksulluk, ahlaksızlık, hukuksuzluk, dağılan aileler, gençliğin hali, uyuşturucu konusunda çevreden duyduklarınızı hatırlayın. Ve şimdi Akife kulak verelim. Akif soruyor: “MÜSLÜMANLIK NERDE?” Ve cevabını şöyle veriyor: “Müslümanık nerde, Bizden geçmiş insanlık bile! / Alem aldatmaksa maksad, aldanan yok, nafile! / Kaç hakiki Müslüman gördümse, hep makberdedir; / Müslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir; (…) / Varsa şayet, söyleyin, bir parçacık insafınız: / Böyle kansız mıydı (haşa) kahraman ecdadınız? / Böyle düşmüş müydü herkes ayrılık sevdasına? / Benzeyip şirazesiz bir mushafın eczasına, / Hiç görülmüş müydü olsun kayd-i vahdet tarumar? / Böyle olmuş muydu millet canevinden rahnedar? / Böyle açlıktan boğazlar miydi kardeş kardeşi? / Böyle adet miydi bi-perva, yemek insan leşi? / Irzımızdır çiğnenen, evladımızdır doğranan… / Hey sıkılmaz, ağlamazsan, bari gülmekten utan! … / ‘His’ denen devletliden olsaydı halkın behresi: / Payitahtından bugün taşmazdı sarhoş naresi!”
Akif mısralarında şöyle bir hikaye anlatır misal olsun diye: “Kurt uzaklardan bakar, dalgın görürmüş merkebi. / Saldırırmış ansızın yaydan boşanmış ok gibi. / Lakin, aşk olsun ki, aldırmaz otlarmış eşek, / Sanki tavşanmış gelen, yahut kılıksız köstebek! / Kâr sayarmış bir tutam ot fazla olsun yutmayı… / Hasmı, derken, çullanırmış yutmadan son lokmayı! (… ) / Bu hakikattir bu, şaşmaz, bildiğin usluba sok: / Halimiz merkeple kurdun aynı, asla farkı yok. / Burnumuzdan tuttu düşman; biz boğaz kaydındayız; / Bir bakın: hala mı hala ihtiras ardındayız!”
Arsızca, din – ahlak demeden, kaçtığını sandıkları şeylere doğru koşar adım gidenlere şöyle seslenir Akif: “Saygısızlık elverir… Bir parça olsun arlanın: / Vakti çoktan geldi, hem geçmektedir arlanmanın! / Davranın haykırmadan nakus-u izmihlaliniz… / Öyle bir buhrana sapmıştır ki, zira, halimiz: / Zevke dalmak söyle dursun, vaktiniz yok mateme! / Davranın zira gülünç olduk bütün bir aleme”.
Şimdi yeniden Gazze’yi düşünün: “Bekleşirken gökte yüz binlerce ervah, intikam; / Yerde kalmış, na’şa benzer kavm için durmak haram! (…) Kahraman ecdadınızdan sizde bir kan yok mudur? / Yoksa, istikbalinizden korkulur, pek korkulur.”
Doğru söze ne denir!. Eğer bu tarihte yaşanan olaylar ardından söylenen sözlere itibar etmez isek, haber veriyorum, tarih tekerrür ediyor ve yine edecek.
Biz alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmeti değil miyiz? O ahir zaman peygamberi idi, biz ahir zaman ümmetiyiz. Fitne zamanıdır. Oturmuşuz, bir bardak bulanık, çalkantılı suda, biri bardağın dolu tarafından,........
© Mir'at Haber
