İSLAM’DA KARDEŞLİK
Kardeşlik; kan bağı, nesep bağı, inanç ve duygusal bağla ilişkilendirilen bir yakınlığı ifade eder. İnsanlar, ya bir anne ve babadan mütevellit kan kardeşidir ya da inanç ve gönül bağı sebebiyle beşerî münasebetlerde mecazi anlamda kardeştirler. Kan bağı ile oluşan kardeşlik bir tercih değildir. İlahi kanun gereği hiç kimse annesini, babasını, kardeşini kendi tercihiyle seçememektedir. Bu yüce Rabbimizin ilahi takdiri ile olmaktadır. Ancak kişi iyi bir eş seçimi ile çocuğuna iyi bir anne ya da iyi bir baba tercihini yapabilmektedir. Ebü’l-Esved ed-Düeli (r.a) oğullarına hitaben: “Ben size doğmadan iyilik ettim” deyince, onlar da babalarına, “biz doğmadan bize nasıl iyilik ettin ki?” dediler. “Ben size soyu temiz, asalet ve edebi yerinde bir anne seçtim; kimsenin ona bir şey söylemeye dili varamaz” cevabını verdi. (1) Hz. Ömer (r.a.)’e, çocukların babaları üzerindeki haklarından sorulunca, “Çocuğa iyi bir anne seçmek” olduğunu söylemiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bir kadın dört özelliği için nikâhlanacağını, hadisin sonunda da “Sen dindar olanı seç ki elin topraklansın/bereketlensin” (2) buyurmuştur. Bu önemli muhtasar hatırlatmadan sonra, konumuza dönecek olursak; inanç ve gönül bağı ile kurulan kardeşlik bir tercihtir. Kardeşçe bir ilişki kurmak beşerî ilişkilerin en güzel başlangıcıdır. ‘Kardeşim benim’ hitabını duyduğumuzda, bu hitap, doğrusu kulağa hoş gelir, sonra da gönülde iz bırakır, insanın ruhunu okşar. Kardeşçe ilişkiler kurmak kolaydır ancak, asıl marifet kardeşçe ilişkiyi, herhangi bir menfaat, içten pazarlık, çıkar ilişkisine girmeden, samimi bir şekilde yürütebilmektir.
“رب أخ لك لم تلده أمك” Annenin doğurmadığı nice kardeş(ler)in vardır” Arap ata sözünde zikredildiği veçhiyle, aynı anne ve babadan olmayan ancak, iman ve tevhid, gönül ve gaye birlikteliği yapan bütün insanlar kardeştirler. Kerim Kitabımız Kur’an’da, “Müminler ancak kardeştirler…” (3) ayetinden anlaşıldığına göre; iman kardeşliği, yeryüzünün neresinde yaşıyor olurlarsa olsunlar, hangi dili konuşurlarsa konuşsunlar, hangi kavim/millet ve renge sahip olurlarsa olsunlar, bütün Müminler birbirlerinin kardeşleridir. Yani birbirlerinin sadık dostlarıdır. Burada zikrettiğimiz kardeşlik aynı zamanda inanç/din ailesine mensup ümmet olma şuurunu da ifade etmektedir. Resul-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz Veda hutbesinde insanlığa şu çağrıyı yapmıştır: “Ey insanlar! Şunu iyi biliniz ki Rabbiniz birdir, babanız birdir. Arab’ın başka ırka, başka ırkın Arab’a, beyazın siyaha, siyahın beyaza, dindarlık ve ahlâk üstünlüğü dışında bir üstünlüğü yoktur. Dinleyin! Bu ilâhî gerçeği size tebliğ ettim mi, bildirdim mi?” Kendisini dinleyenler hep birden “evet” dediler. “Öyleyse burada olanlar olmayanlara bildirsin!” (4) buyurdu. Bu sözleriyle asırlar öncesinden bütün insanlığı uyarmış ve insanlığın kurtuluş reçetesini ilan etmiştir. Bu evrensel çağrıya öncelikle Müslümanlar sahip çıkmalı ve uygulamalıdır. İnsanlar aynı dinin müntesipleri olmasalar da birbirlerinin hak ve hukukuna saygı göstermeleri gerekir. Bu bağlamda bir adım daha ileri giderek Sa‘di-i Şirazi’nin Gülistan’ındaki evrensel anlam ifade eden şiirine kulak verelim,
Beni âdem aza-yı yek-digerend,
Ki der-âferineş zi-yek gevherend,
Çü uzvi be-derd âvered ruzigar,
Diger uzuvhâ ra nemaned karar,
To ki ez mihneti digeran bi ğami,
Ne şayed ki named nehend ademi.
Türkçe anlamı:
Ademoğulları yekdiğerinin organları mesabesindedir,
Çünkü yaratılışları itibariyle aynı cevherdendirler.
Günün birinde bu........
© Mir'at Haber
