İSLAMİ HAREKET VE LİDERLİK…
İslami Hareket, ahlak temelli bir hareket olmakla birlikte temsiliyet meselesini nübüvvet üzerinden sağlayarak Resul’ün takipçisi olan ilmi ile amil Âlimler aracılığı ile ahlaki temelde sivil bir liderlik yürütmektedir… Liderlik, bu ahlaki zeminin yapısal gücünü yanına alarak yerine getirilmesi gereken bir olgusal durumu işaret eder. Doğal olarak liderlik, genel bir kabulü şart koşar. Ama temel bir ilke olarak liderlik, hakikat bağlamında gösterdiği temsiliyet ve akli zeminde ortaya koyduğu yol göstericiliği ile genel bir kabule dönüşür.
Liderlik, hayatın temel kodlarını doğru okumaya tabi kılmak, bu kodların oluşum süreçlerine vakıf olmak, parça ve bütünün yerli yerinde inşa edilmesine zemin olacak bir idrake sahip olabilmektir. Liderlik, ilişkiler ağı kadar, geleceğe dair umudu doğru tespit ederek sağlam ve sağlıklı bir zeminde inşa edecek bir düşünce ve hikmete ram olabilmektir. Liderlik, yetiştirdiği kişilere doğru bir istikamet göstererek tecrübe sahibi olarak katkı sunmalarını sağlamaya yönelik bir eğitimi gerçekleştirecek bilgi ve tecrübeye sahip olmalıdır. İlişkileri insan gelişimine katkı sunan bir yapısal özelliğe sahip olmalıdır. Lider, duygu, düşünce, akli muhakeme, denge ve adaletin ikamesi konusunda kişilerden fazla bir özelliği bünyesinde taşımalıdır.
Lider kişide aranan bazı şartlar olmazsa olmaz koşulları işaret ederler…
Ahlaki zeminde alanda en güçlü ahlaki zemine yaslanmaktan imtina etmeden hayatını ilahi rızaya armağan etmeyi bir şeref olarak addeden bir kişiliğe sahip olmalıdır. Hayatı ilahi rızaya kavuşma olarak varlık sahasına çıkan kişilik, öncülük ve örneklik yapmakta liyakat kesbedecektir. Bu anlamda Şura’da bulunan kişilerde var olan temel ilkeler liderlikte de zaten olması gereken ilkelerdir.
Lider, mümin olarak peygamberi ve peygamberleri örnek almalıdır. Bu anlamda bir şer’i hüküm söz konusu olduğunda öncelikle kendisi buna uymalı ve diğer insanlar için örneklik teşkil edebilmelidir. Peygamber vasfı olarak vahyin işaret ettiği: “Ben teslim olanların ilkiyim” vasfını lider kişi kendisine sıfat olarak kabul etmeli ve ona uygun bir yaşayışı eksen almalıdır.
Lider kişi, aklın, kalbin ve vicdanın kendi kişiliğinde bütünlük kazandığı kişi olmalıdır. Böylece duygusal bir sömürüye açık olmayacağı gibi, rasyonel bir davranış yanında, vicdanın sesini de dikkate alan bir yaklaşımı öne çıkartacaktır. Yani liderlik, parça ve bütün arasındaki gerilimi, dikotomiyi, eşgüdümü ve dengeyi korumayı başaracak bir eğitim ve öğretim formasyonuna sahip olmalıdır. Ya da gelenekten tevarüs yolu ile bu tecrübeyi elde etmiş olmalıdır.
Lider kişi, sezgisel bir yapıya sahip olmalıdır. Sezgisel olmak, hem bütünlüğü kavramak, hem de........
© Mir'at Haber
