menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İSLAMCILIĞI YENİDEN TANIMLAMAK/ TASARIMLAMAK…

13 12
10.06.2025

İslamcılığın tarihsel bir seyri olduğu gerçeği, bir olgu olarak onun varlığını, o gerçekten bağımsız olarak yeniden düşünmemize engel değildir. Çünkü İslam, sürekli kendini yenileyecek bir düzlemi inşa ederek varlığını sürdürmeye açık bir yapı arz etmektedir. Bu temel gerçeklik zemini üzerinden İslamcılığın tarihsel süreci ve bu sürecin geldiği noktada tıkanmış olması, onu yeniden tanımlamayı/tasarımlamayı ortadan kaldırmayacaktır.

İslamcılık, eksiği, gediği ile tarihsel süreçteki yerini almıştır. İyi işlerin yapılmasına zemin olduğu kadar bazı krizlere neden olmayı da başarmıştır. Bu İslamcılığın kendisinden neşet bir yapı olarak değil, İslamcılık olgusu içindeki rol modellerin yetersizliğini de dikkate alarak değerlendirme yapılması elzem olan bir konudur. İslamcılığı kendi bütünlüğü içinde ele alırsak, bir olgu olarak tepkisel bir hareket olmuştur. Bu tepkiselliği kendi içinde bir çürümeye vesile kılınmıştır. Çünkü içerden ve dışarıdan etkileşimler aracılığı ile bu çürüme gerçekleşmiştir. Şartlar, iktidarlar aracılığı ile yönlendirilmeler, küresel gücün onu sürekli bir baskı altında tutma arayışı ve bunun sonuçları da dikkate alındığında nasıl bir olgusal alanla karşı karşıya kalındığı vuzuha kavuşacaktır.

İslamcılık, en temelde kendini İslam’a nispet ederek kendi varlığını İslam’ın içinde tanımlayarak kendisini varlık sahasına çıkarmaya çalışmıştır. Önceliğini siyasal bağımsızlığa vermesi, içinde var olduğu şartların gereğini yapmasına dayanır. En temelde İslamcılık, İslam’a dönüşü ve İslam’ın yeniden kendini Müslümanların nezdinde aşikâr kılmasına matuf bir arayışın sonucudur. Bin yedi yüzlü yıllardan itibaren bir ıslahat hareketi olarak varlık kazanan İslamcılık, İslam ile yaşanılan gün arasındaki kopukluğu gidermek ve bu onarmayı sağlıklı ve sahih bir zeminde gerçekleştirme arayışıdır. Tarih boyunca bu özelliği ile hep ortaya çıkan hareketlere kaynaklık eden bir İslam düşüncesi yapısı zaten söz konusudur.

İslamcılığın bugün bir kriz yaşadığı gerçeği yadsınamaz bir gerçekliktir. Bu onun kendisinden kaynaklı bir durum değil, bilakis, dışsal baskıların çeşitlenmesi, sekülerliğin tek geçer akçe oluşu ve İslam’ı bir şekilde dönüştürme arayışlarına yönelik verilen gücün çokluğu ile ilişkili bir durumu gösterir. Müslüman zihnin iğdiş olması, ne yapacağını bilemez konuma sürüklenmesi, önüne serilen modern dünyanın cazibesi, kendisine verili bulunan rüşvetlerin sonucu elde ettiği mal, makam ve şehveti giderme araçları İslamcılığın krize giriş sebepleri arasında sayılabilir. Tabi ki bilgi süreçleri, bilgi etkileşimleri, bilgi yetersizlikleri de buna eklemlenebilir. Ama ciddi bir tecrübe oluştu ve bu krizi Müslümanlar kendi lehlerine dönüştürme zeminine sahiptirler.

Artık, bugün Müslümanlar kendi dinlerinin bir ‘dava’ olarak varlığını ve........

© Mir'at Haber