Müslüman kimlik ve kişiliğin inşası
Allah-u Teâlâ’nın Kur’an-ı Kerim’deki emir ve tavsiyeleri, Peygamber Efendimizin (S.A.V.) söz, fiil ve takrirleri ile Müslümanın kimlik ve kişiliği teşekkül eder.
Gerek Kur’an-ı Kerim’deki emir ve tavsiyeler, gerekse Peygamber Efendimizin (S.A.V.) insanların gözü önünde şeffaf bir şekilde cereyan eden örnek hayatı, bir Müslüman için numen-i imtisaldir. Emir ve uygulamalar, kimlik ve kişilik (şahsiyet) oluşumunun olmazsa olmazlarıdır. Bu kimlik ve kişilik oluşmadığı için günümüzde Müslümanlar izzet ve şerefini kaybetme noktasına gelmiştir.
Yeryüzündeki şeytanın çocukları, ırkçı emperyalistler her gün Müslümanların harim-i ismetine musallat olarak Gazze’de, kadim Orta Doğu coğrafyasında, Uzak Doğu’da kısacası dünyanın birçok bölgesinde Müslümanlara zulmetmeye devam etmektedir.
Bundan dolayı Kur’an ve sünnetten alacağımız talimatla yeniden kimlik ve kişiliğimizi/şahsiyetimizi inşa etmek gerekir. Ancak bu yolla yeniden diriliş mümkün olur; ancak bu yolla Müslümanlar üç asırdır müptela olduğu mağlubiyet psikolojisinden kurtulur, ancak bu şekilde fetret dönemini geride bırakabilir.
Allah-u Teâlâ’yı razı etmek
Müslüman kimlik ve kişiliği oturmuş iyi bir Müslüman, öncelikle her hareketinde Allah-u Teâlâ’nın rızasını gözetir. Nasıl hareket edersem bu mülkün gerçek sahibini razı ederim, nasıl hareket edersem bu mülkün gerçek sahibinin bana yüklediği misyonu yerine getirebilir; nasıl hareket edersem beni dünyaya getiren, yaşam alanımı tefriş eden, yaşamam için bütün imkânları önüme sunan, en önemlisi de beni muhatap alan Rabbimi razı ederek vaat ettiği ebedi yurda izzet ve şerefimle göç ederim’i merkeze alır.
Müslüman kimlik ve kişiliği temayyüz etmiş kişi, Allah-u Teâlâ’ya bezm-i elestte verdiği söze, yüklendiği emaneti hakkıyla taşımaya ve temsil etmeye, misakını yerine getirmeye; Allah-u Teâlâ’nın arzını fesada uğratan, kötülüğü, sapkınlığı ve ahlaksızlığı bilinçli bir şekilde yaygınlaştıran şeytan ve çocuklarıyla mücadele etmeye; yaşantısını, aile hayatını, beşeri münasebetlerini, ticaretini, muamelatını, devlet yönetimini kısacası hayatının her alanını Allah-u Teâlâ’nın emrettiği şekilde dizayn ederek, Rabbi’nin rızasını kazanmaya adamıştır bunu ulaşılması gereken en yüksek makam olarak addeder. Ulaşılması hedeflenen Allah-u Teâlâ’nın rızası, Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şerifte şöyle anlatılmaktadır: “Allah, mümin erkeklere ve mümin kadınlara, ebedî olarak kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler ve adn cennetlerinde çok güzel köşkler vaat etti. Allah’ın rızası ise bunların hepsinden daha büyüktür. İşte bu büyük başarıdır” (Tevbe, 72);........
© Milli Gazete
