Müslüman kimlik ve kişiliğin ihyası
Müslüman kimlik ve kişiliğine haiz her Müslüman, yürüdüğü yolda çetin imtihanlarla sınanacağını bilir. Servetle, şehvetle, şöhretle ve riyasetle sınanır. Servet için, şehvet için, şöhret için ve riyaset için değerlerinden ve duruşundan vazgeçmez. Bilir ki bunların hepsi geçici dünya menfaatidir; bilir ki bunlar nefsin ve şeytanın önüne kurduğu tuzaklardır. Önüne konulan tuzaklarla mücadele ede ede yürür yolunda; izzet ve şerefine halel getirmeden.
İslâm devlet sistemine inanmak!
Müslüman kimlik ve kişiliğine haiz her Müslüman, iyiliği emredip, kötülükten alıkoyma misyonunun tam ve eksiksiz uygulanabilmesi için İslâm devlet sisteminin olması gerektiğinin farkındadır ve yeni bir dünya kurma hedefinden asla vazgeçmez.
İslâm devlet sistemini inkâr eden içerdeki iş birlikçi din adamlarından, dinde reformist zihniyet sahiplerinin hezeyanlarından etkilenmez. İslâm dininin kültürel, siyasal, ekonomik ve hukuksal alanlara ilişkin düzenlemeler getirdiğini, sosyal yaşamın her alanını, her aşamasını kontrol altında tutan bir din olduğunu iyi bilir. İslâm’ın bu bütüncül yapısının, onun sadece bir din olmadığı, kültürel ve toplumsal yapıyı düzenlediğini, hayatın her alanına müdahil olduğunu ve siyasal bir düzen (sistem) önerdiğini gösterdiğinin farkındadır.
Allah-u Teâlâ’nın, hayatın her alanını kontrol altına aldığı, her alanına müdahil olduğu; yaratılıştan tekâmüle eriş ve ölüme kadar her evreyi kontrol eden Allah’ın, güneşi, gezegenleri, yıldızları bir boşlukta direksiz tutarken, mikrodan makroya bütün canlıları mükemmel şekilde yaratırken, bunların nizam ve intizamına, nasıl hareket edeceklerine dair kuralları koyup işlettiği gerçeği ortadayken, yeryüzünün nasıl yönetileceğine dair bir hükmünün olmaması, hükümlerinin icrası içinde insanlar içinden özel kullarını seçmemesi düşünülemez. Bu sebeple, Allah-u Teâlâ, hükümranlığını, kanunlarının üstünlüğünü uygulayarak gösterme görevini peygamberlere vermiştir. Rabbimizin emirlerini tebliğ, tebyin ve uygulayarak gösterme görevini üstlenmiş müstesna elçilerinden en önemlisi hiç şüphesiz Peygamber Efendimizdir.
Sadece insanlara değil, cinlere ve varlıkların tamamına, sadece yeryüzüne değil bütün âlemlere rahmet olarak gönderilen (Enbiya, 107) bir Peygamberin yeryüzüne nizam verme, Allah’ın dininin bütün dinlerden üstün olduğunu gösterme, yeryüzünde Allah’ın hâkimiyetini tesis etme hedefi için çalışması ve bunu başarması kadar tabii ne olabilir ki?
Kur’an-ı Kerim’de, “Deki o Allah birdir…” (İhlâs, 1), “Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka tanrılar bulunsaydı, yer ve gök (bunların nizamı) kesinlikle bozulup gitmişti. Demek ki arşın Rabbi olan Allah, onların yakıştırdıkları sıfatlardan münezzehtir” (Enbiya, 22), “Hükümranlık (mülk) elinde olan Allah yücedir. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir” (Mülk, 1) ayetlerinde Allah-u........
© Milli Gazete
