İslâm’da devlet ve siyaset
İslâm dininin doğuşu, gelişimi ve geçirdiği evreler incelendiği zaman görülecektir ki, İslâm, kültürel, siyasal, ekonomik ve hukuksal alanlara ilişkin düzenlemeler getirmiş; sosyal yaşamın her alanını, her aşamasını kontrol altında tutan bir din olarak ortaya çıkmıştır. İslâm’ın bu bütüncül yapısı, onun sadece bir din olmadığı, kültürel ve toplumsal yapıyı düzenlediğini, hayatın her alanına müdahil olduğunu ve siyasal bir sistem önerdiğini göstermektedir. İslâm, devletli dindir.
İslâm’ın en temel referansı “tevhit”tir ve Allah-u Teâlâ’nın hayatın her alanında hâkimiyetini öngörür. Tevhid, Allah’ın birliğini ifade eder. Buna göre tek ve mutlak yaratıcının, yaratılışta eşi ve ortağı olmadığı gibi yönetimde de eşi ve ortağı olamaz.
Allah-u Teâlâ, yarattığı arzın yönetimini de koyduğu kurallarla yönetilmesini istemektedir. Bu misyonu, bu mühim görevi gönderdiği seçkin kulları olan peygamberleri vasıtasıyla insanlara bildirmekte ve her türlü kötülük, zulüm ve şirkle mücadeleyi emretmektedir.
Kur’an-ı Kerim’de, “De ki o Allah birdir…” (İhlâs Sûresi, 1), “Sizin ilahınız bir tek Allah’tır” (Bakara Sûresi, 163) denilmekte, başka bir ayette de, “Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka tanrılar bulunsaydı, yer ve gök (bunların nizamı) kesinlikle bozulup gitmişti. Demek ki arşın Rabbi olan Allah, onların yakıştırdıkları sıfatlardan münezzehtir” (Enbiya Sûresi, 22) buyrularak âlem (evren) bir bütün olarak ele alınmaktadır.
Allah-u Teâlâ’nın bütün âlemi ihata ettiği (kuşattığı) inancı, sadece dini hayata değil, hayatın tümüne müdâhil olduğunu ve bu alanlara da tıpkı âleme nizam........
© Milli Gazete
