Çok ulvî bir davamız var
Bismillâhirrahmânirrahîm;
İNSAN çok kere elinde bulunan hazinenin farkında olmuyor. Sağlık, iyi insanlarla beraber olmak bunlar arasındadır. Millî Görüşçüler, kâinat çapında büyük bir davaya sahipler. İnsanlığın huzur ve barışı için planlanmış bir davayı sevdirdiği için önce Allah’a hamd ediyoruz. Böyle bir davayı öğrettiği için de, “Allah Erbakan Hoca’mızdan ebediyen razı olsun!”
Dünya ve âhiret saadetini kazandıracak bir davada bulunmak Allah’ın büyük bir ihsanı ve lütfudur. Büyük nimettir. Her nimetin bir şükrü vardır. Hak davada bulunmanın şükrü, bu nimeti başkalarına da kazandırma çalışmasıyla ödenir. Buna tebliğ ve davet de diyebiliriz. Davamızı, büyüklük ve önemi ile uyumu için “hikmet ve güzel öğütle” temsil etmek zorundayız. Hem dışa; hem dava kardeşlerimize karşı nezaket kurallarına uyarak çalışmalıyız.
Sahabe, Allah Resulüne (S.A.V.) karşı, “Anam babam sana feda olsun, Ya Rasülallah!” diyerek söze başlardı. Savaşlarda kâfire karşı “şiddetli” iken; kendi aralarında “merhametli” idiler. Sulh zamanlarında, Müslüman olmayanlara da yumuşak davranır; onları incitmemeye çalışırlardı. Allah, Musa’ya (A.S.) şu buyruğu verdi: “Firavun azdı; git, ona yumuşak söz söyle!” (Tâhâ, 44-45)
Biz de aynı üslûbu kullanmalıyız. Allah’ın kullarını incitmeye hakkımız yok. Hep “hikmet ve güzel öğüt” yöntemi! Hele garibanlara karşı! Hani, Erzurumlu İbrahim Hakkı anlatır ya: “Harabât ehlini hor görme zâkir, / Defineye mâlik viraneler........© Milli Gazete
visit website