Anadolu mu, Türkiye mi? “Terörsüz Türkiye” mi, teslimiyet mi?
Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada gördüğüm bir gazete kupürü, Türkiye’nin yakın tarihine dışarıdan dayatılan projelerin nasıl tekrarlandığını bir kez daha hatırlattı. Haberde dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın “Türkiye’nin adı Anadolu olmalıydı” sözleri manşet yapılmıştı. Bu ifade, sıradan bir isim tartışmasından öteydi; isim tartışmaları tarih boyunca kimlik mücadelesinin parçası olmuştur.
Özal’ın o çıkışı, bugün önümüze getirilen projelerin aslında uzun süredir hazırlandığını gösteriyor. Bir ülkenin adıyla oynamak, onun hafızasıyla, kimliğiyle, tarihiyle oynamaktır. “Türkiye” adı; Anadolu’nun, Rumeli’nin, Trakya’nın, Mezopotamya’nın ve daha nicelerinin toplamını ifade eden bir kimliktir. Bu adı tek bir bölgeye, tek bir parçaya indirgemek, milletin ortak hafızasını daraltma çabasıdır.
Bugün “terörsüz Türkiye” söylemiyle pazarlanan planların özü de tam olarak budur: Türkiye’yi küçültmek, parçalamak, hafızasını silmek. Bu projeler bizim eserimiz değil; dış güçlerin yazdığı senaryoları içerideki işbirlikçiler aracılığıyla uygulamaya koyma girişimleridir. Özal döneminde gündeme getirilen fikir o zaman karşılık bulmadı; ama bu, emperyal aklın vazgeçtiği anlamına gelmez. Sadece “oyuncu” değişmiştir, senaryo aynı kalmıştır.
Şu an aynı dayatma “demokratikleşme”, “özgürlük” ya da “terörsüz Türkiye” ambalajlarıyla sunuluyor. Dün “isim” üzerinden başlayan tartışma, bugün........
© Milli Gazete
