Garallılı mücahide Fatma Saraç Teyzemiz ötelere yürüdü…
Daha yeni İzmir’deki evinde ziyaret etmiştik.
Öğlen yemeği için ev halkına salata yapıyordu.
Mutfakta yanında oturduğumda,
Tahtadaki kıvırcık salatayı o kadar seri, nizami, profesyonel doğruyordu ki,
“Teyze parmaklarını keseceksin, dikkat et!” diye uyarmaktan kendimi alamadım.
Fatma Saraç, aslında eşimin teyzesiydi.
Güldü. En sevdiği hobisi sohbet ve yemek yapmaktı, geleni gideni doyurmaktı.
Her Cuma yemekleri yapar bütün çocuklarını, torunlarını toplardı.
Biz yeğenlerini ya da akraba çocuklarını yemek yedirmeden kesinlikle bırakmazdı.
Fakat yemekten daha önemlisi, onun doyumsuz sohbetleri idi.
Türkiye’nin baskı dolu yıllarını yaşamış, direnişten geri durmamış, hüzün dolu o yılları dün yaşamış gibi coşkuyla anlatırdı. Bir defasında da şunu nakletmişti:
Müftü olan eşiyle gittiği Çan ilçesinde, seramik fabrikasının sahiplerinin daveti üzerine dönemin Diyanet İşleri Reisi ilçeye gelir. Fabrikanın yıl dönümü ve yeni açılışlar yapılır, yemekler verilir, mevlitler okunur.
Akşam da stadyumda halka yönelik bir eğlence vardır. Şarkıcılar gelmiştir ilçeye, uzun zamandır hazırlanılan konser verilecektir.
Akşam namazları kılınır. Namaz çıkışında DİB Başkanı, teyzemizin eşine, “Müftü efendi, gündüz yemekleri yedik, açılışları dualarla yaptık, mevlitleri okuduk, dini vazifeyi icra ettik. Şimdi de stadyuma gidelim konseri dinleyelim”.
Müftü, bu teklife, “Ben bu ilçenin müftüsü olarak konsere gelemem efendim, bu tavır benim temsil ettiğim makama uygun değil. O yüzden beni mazur görün” der.
DİB Reisi, onun bu cevabına karşı, “Seninle en yakın zamanda görüşeceğiz, sürgüne gideceksin” der. Çan Müftüsü Mustafa Saraç, “Elinizden geleni arkanıza koymayın” der ve onlardan ayrılarak evinin yolunu tutar.
Akabinde çok geçmeden tayin emri gelir.
Güneydoğu’nun yolu olmayan bir ilçesidir sürgün edildiği yer.
Araçların olmadığı o yıllarda katır sırtında varır yeni görev yerine.
Her zaman yanındadır hanımı, “Neden diklendin, karşı çıktın Diyanet İşleri Reisine” demez, bilakis “Sen hakkı söyledin” deyip ona destek verir.
Eşinin o günkü egemenleri rahatsız eden konuşmaları sadece sürgünle cezalandırılmaz. Senirkent, Torbalı, Çan gibi ilçelerde yaptığı görev sürecinde pek çok kez hakkında soruşturma açılır.
Fatma teyzemiz “çocuklara sahip olurum” deyip gururla eşini mahkeme salonlarına uğurlar her seferinde.
Müftü amcamız 90’lı yıllarda rahmet-i Rahman’a kavuştu. Teyzemiz ise her daim ondan hayırla, çalışmalarından, mücadelesinden gururla bahsetti.
Fatma Teyzemizi her ziyaretimizde, çektiği sıkıntıları anlatırdı;
Tek partili baskı yıllarında nasıl ahırlarda gizli gizli Kur’an-ı Kerim öğrendiklerini, jandarmaların sık sık Konya’nın Beyşehir ilçesine bağlı Karaali (Garallı) köyünü basıp dipçiklerle başlarına vurarak sakallarından yerlerde sürükleyerek hocalarını götürdüğünü ömrünün son günlerine........
© Milli Gazete
