Zamanın gölgesinde
“Bir akşam uyudu;
Uyanmayıverdi.
Aldılar, götürdüler.
Yıkandı, namazı kılındı, gömüldü.
Duysalar öldüğünü alacaklılar
Haklarını helal ederler elbet.
Alacağına gelince...
Alacağı yoktu zaten rahmetlinin.
III
Tüfeğini deppoya koydular,
Esvabını başkasına verdiler.
Artık ne torbasında ekmek kırıntısı,
Ne matarasında dudaklarının izi;
Öyle bir ruzigar ki,
Kendi gitti,
İsmi bile kalmadı yadigâr.
Yalnız şu beyit kaldı,
Kahve ocağında, el yazısıyla:
"Ölüm Allah'ın emri,
Ayrılık olmasaydı."
(Orhan Veli)
**
· “Rabbini sabah akşam içten içe, boyun büküp yalvara yakara, derin bir ürpertiyle ve ancak kendin işitebileceğin bir sesle zikret! Sakın gafillerden olma!” (A'râf, 205)
· “Onlar, iman eden ve kalpleri de daima Allah’ı hatırlayıp anmakla doygunluk ve huzura eren kimselerdir. Haberiniz olsun ki, kalpler ancak Allah’ı hatırlayıp anmakla doygunluk ve huzura erer.” (Ra’d, 28)
*
· “Cenab-ı Hakk’ı zikre o kadar ihtimam ediniz ki, münafıklar sizi gördükleri zaman, ‘İşte mecnunun biri’ desinler.” (İbn Hanbel, III, 68)
· “Allah bana yeter. O ne güzel vekildir.” Zikri bütün korkan kimselerin emniyetli sığınağıdır.
(Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, no: 3715)
· “Allah’ı zikretmek kalplerin şifasıdır.” (Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, no 4330)
**
Pazartesi
Hatırlamanın Bilgeliği
“Bilmediğin bir şeyi nasıl arayacaksın, Sokrates? Ne olduğunu bilmediğin şeyi nasıl bulacaksın?”
— Menon, Platon’un Menon diyalogundan
İnsanlık, kendini bilmeye başladığı andan itibaren bir soru sormaya başladı: Bilgi nedir? Bu soru, yalnızca bilimsel bilginin doğasıyla değil, aynı zamanda ahlaki değerlerin, doğru yaşamın, insan olmanın anlamının da anahtarıdır. Platon’un Menon diyalogu, bu temel soruya verilen en kadim ve belki de en radikal cevaplardan biridir. Çünkü burada bilgi, öğretilebilecek bir şey olmaktan çok, hatırlanabilecek bir şeydir. Menon’un, “Erdem öğretilebilir mi?” sorusuna Sokrates’in verdiği cevap, bizi sadece pedagojik bir tartışmaya değil, insanın doğası, ruhun ölümsüzlüğü ve hakikatin kaynağına dair derin bir felsefi sorgulamaya götürür.
Soru Sormanın Erdemi: Bilginin Tanımına Giden Yol
Menon’un açılış sorusu nettir: “Söyle bana, Sokrates, erdem öğretilebilir mi?” Bu soru, bugün eğitim politikalarının merkezine yerleşmiş gibi görünen bir sorunun erken biçimidir. Eğer erdem öğretilebiliyorsa, o zaman belirli bir yöntemle iyi insan üretilebilir. Ama Sokrates’in cevabı, sorunun doğrudan yanıtından çok, sorunun kendisini sorgulamaya yöneliktir: “Erdem nedir?”
Sokrates’in burada sergilediği yöntem, onun felsefeye kazandırdığı elenktik (çürütücü) sorgulama biçimidir. Bir tanım verilir, sorgulanır, çürütülür ve yeniden tanım arayışına girilir. Çünkü Sokrates’e göre bir kavramın özünü bilmeden onunla ilgili hiçbir soruya doğru cevap verilemez. Erdemin tanımı verilmeden onun öğretilebilirliği üzerine konuşmak, temelinden yoksun bir bina inşa etmeye benzer.
Öğrenmek mi, Hatırlamak mı?
Diyalogun en çarpıcı bölümü, Sokrates’in bir köle çocuğa yönelttiği sorularla, çocuğun daha önce hiç öğrenmediği bir geometri problemini çözmesidir. Bu deney, Platon’un “anamnesis” yani anımsama kuramının somutlaştırıldığı andır. Sokrates’e göre çocuk bu bilgiyi herhangi bir yerden öğrenmemiştir; ruhu onu yalnızca hatırlamıştır. Çünkü ruh, doğumdan önce hakikati görmüştür ve öğrenme süreci, bu hakikatin yeniden hatırlanmasıdır (Platon, Menon, 81d–86c).
Bu görüş, bilgiye dair modern epistemolojiden oldukça........
© Milli Gazete
