menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yalın kat hayat

9 0
25.05.2025

“Dağılması uzun sürer.

Arkasında deniz uzanıyor olsa gerek

hızlı, dayanıklı gemileriyle.

Sisin dağılması uzun sürer.

Vakit gelmedi daha…” (İoanna Kuçuradi)

**

· “Derken, Karun, ihtişamı içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar: Keşke Karun’a verilenin benzeri bizim de olsaydı; doğrusu o çok şanslı, dediler. Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise şöyle dediler: Yazıklar olsun size! İman edip iyi işler yapanlara göre Allah’ın mükâfatı daha üstündür.” (Kasas Suresi, 79-80)

· Ebû Ümâme İyâs İbni Sa’lebe el-Ensârî el-Hârisî radıyallahu anh şöyle dedi: Bir gün, Resulûllah sallallahu aleyhi ve sellemin ashâbı onun yanında dünyadan bahsettiler. Bunun üzerine Resulûllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Siz işitmiyor musunuz? İşitmiyor musunuz? Sade yaşamak imandandır; sade hayat sürmek imandandır.” (Ebû Dâvûd, Tereccül 2)

Perşembe

Sözün Sırrı, Sanatın Zirvesi

Söz ustalığının nihai merhalesi, çoğu zaman gösterişli sözlerde değil, sadelikle cilalanmış kelimelerde gizlidir. Anlam, bazen yalınlıkta en yüksek perdeden yankılanır. Divan edebiyatının en çetin sanatlarından biri olarak kabul edilen sehl-i mümteni, işte bu yalınlık ile erişilmezlik arasında kurulan ince köprünün adıdır. Bu kavram, sadece bir söz sanatını değil, aynı zamanda bir estetik ve düşünce anlayışını da temsil eder: Sadelikteki derinliği, erişilebilirlikteki inceliği ve doğallıktaki ustalığı…

İlk bakışta çocukça bir basitlikle söylenmiş gibi duran bir beyit, kimi zaman yılların birikimiyle yoğrulmuş bir dehanın ürünüdür. Sehl-i mümteni, “söylenmesi kolay ama benzerini söylemek imkânsız” olan söz demektir. Lakin bu tanımda gizli bir paradoks vardır: Söyleyen için kolay olan, dinleyen veya yazmaya çalışan için neden imkânsızdır?

Burada sanat ile doğa arasındaki kadim tartışma belirir. Gerçek sanatçı, eserinde emeğin izini siler. Zanaatkârlıkla yoğrulmuş cümleler, doğallığın izlenimini verir; tıpkı ustalığın bir tabiat haline dönüştüğü an gibi. Sehl-i mümteniyi asıl kıymetli kılan, bu ustalığın görünmezliğidir. Bir söz, ne kadar doğalmış gibi görünüyorsa, onu o kadar derin bir sanat barındırıyor olabilir.

Divan şiirinin büyük ustaları Fuzuli, Nedim, Şeyh Galib gibi isimlerde bu sanatın parlak örneklerini buluruz. Yahya Kemal, sehl-i mümteniyi modern Türk şiirine taşıyan bir başka isimdir. Onun, “Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul” mısraı, sadeliğiyle neredeyse sıradan bir ifadedir; ancak o sükûnet içinde asırlık bir medeniyet tahayyülü saklıdır. Böyle dizeler, dile kolay gelir; fakat benzerini kurmak, kelimelerin sınırlarını zorlar.

Bu sanat, yalnızca edebiyatın değil, hikmetin de kapısını aralar. Çünkü sehl-i mümteni, aynı zamanda bir düşünme biçimidir. Günümüzün karmaşık, fazlasıyla süslü ve çoğu zaman yapay söz dünyasında, sadeliğin içindeki derinlik büyük ölçüde kaybolmuştur. Bilgi çoğalırken anlam azalmış, laf çoğalırken öz geriye çekilmiştir. Oysa kadim bilgelik hem Doğu’da hem Batı’da, az sözle çok şey söylemeyi fazilet saymıştır. Laozi’nin, “Sözle ifade edilen hakikat, hakikat değildir” deyişiyle Mevlâna’nın, “Sözün en güzeli, söyleyenin sükût ettiği yerde başlar” ifadesi aynı kaynaktan beslenir.

Bugün, iletişimin hızlandığı, ama derinliğin azaldığı bir çağda, sehl-i mümteni yalnızca geçmiş bir sanat biçimi olarak değil, çağdaş insan için bir “varoluş terbiyesi” olarak da yeniden düşünülmelidir. Belki de artık en büyük sanat, çok şeyi kolayca söylemek değil, az şeyle derin anlamlar kurabilmektir. Edebiyatın bu zarif formülü, hayatın da bir ölçüsü olabilir.

Cuma

Yozgatlı Fenni’nin İzinde

“Âdemi bul âdem ol, âlemde âdem gizlidir” diyor Yozgatlı Fenni. Bu bir davet: İnsan, kendini ve diğerini bulmaya çağrılıyor. Ama ne sokak tabelasında ne de ekranlarda… İnsan, insanda gizlidir. Günümüz dünyasında insana........

© Milli Gazete