Ne ki yaşıyoruz
“ve ne bağdat'tan
ne şam'dan
ne mekke'den
ne diyarıbekir'den
ne istanbul'dan
ne buhara'dan
bunca telefon direğine rağmen kimse kimseyi
duymuyor
seni de vururlar bir gün ey acı
halepçe'de soldurulmuş gül gibi
bu sevdaya düşsen, sen de yanarsın
suskun, sıcak, uzun yaz geceleri
ve siz
ey analar,
hani siz, gecelerinizi böler, çocuklarınıza ninniler
söylerdiniz”
(Ey Acı / Ferman Karaçam)
*
· “Onlara şöyle de: Ey kavmim, elinizden gelen ne varsa yapın, şüphesiz ben de vazifemi yapmaya devam edeceğim. Şu dünya yurdu kime kalacak ve bu hayat sona erince kim sevinip mutlu olacak elbette bileceksiniz. Gerçek şu ki zalimler kurtuluşa eremezler.” (En'âm,135)
*
· “Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu yardımsız bırakmaz ve onu hor görmez.” (Müslim, Birr ve Sıla 32)
*
Perşembe
Çalışmak veya Çalışıyor Gibi Yapmak
İş hayatında, özellikle kamu kurumlarında, üniversitelerde ve siyasette bir tür gösteri haline gelen “çalışmak” mefhumu son yıllarda neredeyse içi boş bir ritüele dönüştü. Herkes çalıştığını söylüyor, hatta “gece gündüz çalıştığını” beyan ediyor. Fakat bu beyanların içeriği nedir? Gerçekten bir emek harcanıyor mu, yoksa yalnızca “çalışıyor gibi” mi yapılıyor? Bu yazıda, özellikle yöneticilik pozisyonlarında çalışanların “çalışma” anlayışına ve bunun kültürel temsillerine eleştirel bir bakış getirmeyi amaçlıyorum.
Yöneticilik, ideal olarak hem stratejik düşünce hem de uygulama gerektiren bir alandır. Ancak özellikle bizim gibi ülkelerde yöneticilik sıklıkla bir “görev”den çok bir “gösteri”ye dönüşür. Çalışma, ölçülebilir çıktılarla değil, görünürlükle tanımlanır. Kim daha çok toplantıya katılıyor, kim daha fazla WhatsApp grubuna dâhil, kim her sabah sekizde ofiste… Bunlar verimliliğin değil, disiplin taklidinin göstergeleri haline gelmiştir. Gerçekleştirilmiş projelerden çok, taslak halinde kalan “vizyon belgeleri” ya da bir türlü sonuçlanmayan “eylem planları” esas faaliyet alanını oluşturur.
Yöneticilik pozisyonlarında bazen çalışmamak da bir güç gösterisidir. Bu kültürün en belirgin özelliği, iş yapmamanın bile bir strateji olarak meşrulaştırılmasıdır. Toplantıdan toplantıya koşarak hiçbir karar almamak, tüm gün evrak üzerinde çalışıp aslında hiçbir sorumluluğu üstlenmemek, gün sonunda yalnızca “çok yoğunum” diyerek varoluşu gerekçelendirmek, modern yönetici figürünün sıradan davranışlarıdır.
Bu kültürel yapı içinde “çalışmak”tan anlaşılan şey, çalışıyor gibi görünmektir. Bunun birkaç temel yöntemi vardır:
• Herkese açık şekilde yoğun telefon trafiği yürütmek,
• Ajandayı ve e-postayı abartılı biçimde kullanmak,
• Her fırsatta “zaman yokluğundan” şikâyet etmek,
• Eylemden çok slogan üretmek.
Bu pratikler,........
© Milli Gazete
